sis dağıldı…

ama güneş tuhaf, parlak bir griliğin ardından parlıyor. sanki gökyüzü parlak opaktan bir levha gibi… hava ılık ve ben yağmur yağsın istiyorum. şu doğayı canlandıran yağmurlardan; yağdıkça yeşili şenlendiren, toprağı susuzluğundan gideren cinsten…

günler öylece geçiyor. büyük ölçüde çalışarak… arada yavaş yavaş da olsa bir şeyler okuyorum ve bir şeyler izliyorum. ama şu sıralar pek onlardan burada söz edemiyorum; niye bilmiyorum…

belki, manchester by the sea‘yi anmalıyım. filmi çok sevdim ve tüm oyuncuların sade ve sakin oyunculuğunu, denize paralel uzanan kasabanın güzelliğini, nefis deniz fenerini, şahane müziklerini…  casey affleck’den yansıyan, içinize çarpan o keskin ve derin acıyı hissetmekse zordu. filmi, gözlerimde hafif bir nemle, izledim… bittiğinde minik bir göz yaşı damlası yanağımdan kaydı, geçti.

bazı filmlerin bazı sahneleri vardır; her şey gider ama o anı hiç unutmazsınız. benim için bu filmin o sahnesi şu yukarıdaki fotoğrafın olduğu sahne…

filmin müzikleri büyük ölçüde klasik müzik eserleriydi. ama burada bambaşka bir melodi çalmak istiyorum…

the ink spots ve ella fitzgerald söylüyor

I am beginning to see the light.

[audioplayer file=”http://radyoz.info/wp-content/uploads/2017/02/The-Ink-Spots-Ella-Fitzgerald-Im-Beginning-To-See-The-Light.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

Leave a Reply

kategoriler