bugün akşam yemeği…

bizim tezer’dendi… nefis bir noodle yedik. sonra mutfağı ali toparladı… ben şarap’la bulanmış zihnimi hafifçe temizlemek için bir kahve yaptım ve masama çöktüm. okumam gereken protokol taslağını okudum, notlarımı aldım…

elbette müzik kulağımda dönüp duruyordu ve akşamüzeri işten çıkışta rastladığım kaçak tohumdan olma çiçek de zihnimi meşgul ediyordu; bazen hiç ummadığınız bir şeyi kendinize yakın hissedersiniz ya bu çiçek de öyle; onu herşeyden kaçmış ve kendine evren yaratmış bir varlık olarak hissettim…

kantinin girişindeki betona bir kaç otla birlikte sıkışmış ve fakat mutlu!

ve bir de bugün durmadan, her şeyin arasında, zihnimde dönüp duran bir cümle vardı… ‘ağaçlar, bulutlar, kuşlar olmasa ve arkada sürekli bir müzik çalmasa ne yapardım?’

bilmiyorum…

zihnimde bütün bunlar dönerken, arkada bir parça çalmaya başladı, aslında iki parça bir arada…

dinah washington

this bitter earth‘i söylerken

max richter

on the nature of daylight

ile ona eşlik ediyordu.

nefesim kesildi, her şeyi bıraktım ve buraya bu sözcükleri düştüm.

siz de bir süreliğine her şeyi bırakın…

hayatı sessize alın…

ve kendinizi bu melodilere bırakın.

[audioplayer file=”http://radyoz.info/wp-content/uploads/2017/05/Dinah-Washington-This-Bitter-Earth.mp3″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

 

Leave a Reply

kategoriler