kategori

melancholic
“317. Kulaklarım kuyu, gözlerim saat.” – anita sezgener, nabız kayıt akbank sanat’ta “şehrin gürültüsü’nde günce”başlıklı bir söyleşiye katıldım… şu sıralar peşine düştüğüm güncelerim, gürültü meselesinin “dayanılmaz cazibesi” ve elbette sevgili anita’yı dokunabileceğim bir uzaklıkta dinlenme fırsatı bu söyleşiye gitme nedenlerimdi. konuşulanların ayrıntısına girmeden, söyleşinin bir anlamda yörüngesinde dönerken hissettiklerime ve çağrıştırdıklarına dair olacak yazdıklarım…  söyleşide konuklara ilk...
Read More
“… Al bu kollarımda ölen valsi. Çünkü seviyorum seni, seviyorum seni, sevgili,çocukların oynadığı tavan arasında,düşleyerek eski zaman ışıklarını Macaristan’ınşeker gibi bir öğleden sonranın gürültüsü arasında,farkına vararak kuzunun ve kardan süsen çiçeklerininarasından alnının karanlık sessizliğinin…“ — Federico Garcia Lorca şahane bir şarkı dinleyeceğiz. aşağıda bir sürprizi de olan bu şarkı pequeño vals vienés silvia pérez cruz‘a...
Read More
“hayat zor. ya eğilirsin, ya kırılırsın…“ uyandım. yatakta döndüm durdum. nereden aklıma geldiğini şu an asla hatırlamıyorum ama en son iş yerinde üzerimde olan demirbaşları düşündüğümde yataktan fırladım. saat 4.40’dı… pencereleri açtım, yağmuru dinledim. kendime bir kahve yaptım. pazar günleri troid ilacımı içmiyorum. bu nedenle kalkar kalkmaz kahve yapabildiğim tek gün bu… sonra bilgisayarımı açıp...
Read More
eve geldiğimde saat dokuza geliyordu;  kimse yoktu. bir dilim karpuz kestim, peynir ve ekmekle onu yedim. yanında da  midnight diner: tokyo stories izledim. tam benlik bir dizi ve şu sıralar ilaç gibi geldi… sonra mutfağı toparlarken spotify’dan dizinin soundtrack’ini dinledim. hiç planlamıyordum ama dolaptan soğumuş şarabı çıkarıp açtım ve bir kadeh koydum. mutfakta yarı karanlıkta tokyo öykülerine...
Read More
çünkü biraz bunaldım. bütün gün, dışarı çıkıp uzun bir yürüyüş yapmayı, grandola’da bir top yemyeşil after eight dondurma eşliğinde sade türk kahvesi içmeyi ve hatta sinemaya gitmeyi hayal etmiş olabilirim… #evdekal rutinimi sürdürdüm elbette ama çocuklar bile huzursuzluğumu hissettiler. dün ikisi de, korona günlerinde zamanımı büyük ölçüde mutfakta geçirdiğim konusunda bir tespitte bulundular; mutfakta ve mutfağa...
Read More
“…ellerimi bahçeye dikiyorum, yeşereceğim, biliyorum, biliyorum, biliyorum ve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın çukurunda yumurtlayacaklardır…” ― Füruğ Ferruhzad (Yeniden Doğuş)   deprem tedirginliği var. bakalım bu sefer bu o tedirginliğin ortadan kalkması kaç gün sürecek? pek yakında telaşlı ve kaotik evrenimize geri döneriz  diye düşünüyorum; biraz çaresizlikten biraz da iliklerimize kadar işlemiş umursamazlıktan… dünü yaşayanlara geçmiş olsun diyerek sıradaki...
Read More
dinlediğim bir melodi ile güne başlayalım. tamamen tesadüfen karşılaştığım ve şimdiye kadar nasıl olup da atladığımı anlamadığım bir müzisyenden dinliyoruz. ezio bosso çalıyor. clouds, the mind on the (re)wind [audioplayer file=”http://radyoz.info/wp-content/uploads/2017/01/Ezio-Bosso-Clouds-The-mind-on-the-ReWind.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”] ve dünün sorusunu gecikmeli olarak bugün yanıtlayayım. “göçmek zorunda kalsam yaşamak için seçeceğim...
Read More
  ihtiyacım varsa, önce koşup bahçeye çıkıyorum. söğüdün altına gidip, derin bir nefes alıyorum ve manzaranın tadını çıkarıyorum… yine öyle yaptım… bulutlar ve rüzgarla beraber ışık inanılmaz güzel oyunlar oynuyor bugün… sonra ofise dönüp en iyi çalışma eşlikçilerimden biri olan chinawoman, yani michelle gurevich dinlemeye başladım. size çalmasam olmazdı. first six months of love  diyoruz....
Read More

kategoriler