o yarım cümleyi orada bırakıp dışarıya çıktım… çünkü tam o cümlenin ortasında ‘kendimden bile sıkıldım‘ diye düşünmüştüm. öylesine, aniden ortaya çıkan bir his. şu sıralar oluyor!
insanın kendinden sıkılması hoş değil…
kantine gidip sade bir kahve istedim ve bahçeye çıktım… kendimi değil, küçük yağmur damlacıklarını hissetmek için şemsiyeyi kapattım ve ağır ağır nefes alarak kendimi rahat bıraktım.
bu sefer kafamda moğolların şarkısı dönmeye başladı.
Bişey yapmalı hey..
Bişey yapmalı hey..
Bişey yapmalı hey..
hızla durdurdum onu da; sırası değildi ve itiraf etmeliyim buna enerjim de yoktu.
kahvemden son yudumu aldım, bir süre ağaçların arasında dolaştım, denize baktım, yapraklardaki, dallardaki su damlacıklarına dokundum ve linda perhacs‘ın şarkısını içimde döndürmeye başladım.
chimacum rain
diyoruz.
[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2017/12/Chimacum-Rain-Linda-Perhacs.mp3″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]
And it rains here
Everyday since I came,
And the linen covers rocks
And the green finds everything
Chimacum rain
In the soar of leaves
And needle tufts and form,
In the grasses and the reeds,
And the spilling over stones
Chimacum rain
I’m spacing out, I’m seeing silence between leaves,
I’m seeing down, I’m seeing silence that are his
He belongs here, can’t have him
He belongs here, can’t know him
He belongs here
It kinda gets inside you,
The silences I mean
They kinda wrap around you,
And loosen everything
Chimacum rain