sakin, huzurlu ve verimli…

nobody feels any pain 
tonight as I stand inside the rain 
ev’rybody knows 
that Baby’s got new clothes 
but lately I see her ribbons and her bows 
have fallen from her curls. 
she takes just like a woman, yes, she does 
she makes love just like a woman, yes, she does 
and she aches just like a woman 
but she breaks just like a little girl…

— just like a woman, bob dylan

bir gündü…

sabah altıya doğru yataktan kalkıp evi havalandırdım, akşamdan kalanları toparladım… biraz qigong mu yapsam diye düşündüm ama ütüyü bitirmeye karar verdim sonrasında… zihnimden geçenleri durdurmayı becerebileceğimi sanmıyordum çünkü. onun yerine kulaklığı takıp bir fransız polisiyesi dinleyerek ütü yapmak daha iyi bir fikir gibi geldi bana… ütü hızla bitti gerçekten ama tabii bugün iki makina çamaşır yıkandı ve sepet yine doldu…

herkes hala uyuyordu tabii; bir kahve yaptım ve borgen izledim.

yavaş yavaş ev halkı kalktı… a’ya bir sandviç hazırladım ve onu uğurladım. kendime çay demledim ve kahvaltımı yaptım… borgen izlemeye devam ettim; kuzeydeki bu çok uzak ülkeyle hem çok farklı ve hem çok benzer bir sarmalın içinde olduğumuzu düşüne düşüne…

kendini her yerde tekrar eden, tekrara zorlayan ekonomik, siyasi ve militarist bir çamurun içinde sürekli debelenmekmiş kaderimiz!

***

yatak odamızın penceresine dayalı ağaçtan nar topladım neşeyle… küsmüştü, meyve vermiyordu üç yıldır… çok sağlıklı değil sanki ama biraz meyve, daha doğru bir ifadeyle, mutluluk ve heyecan verdi bize bu sonbahar günlerinde…

yürüyüşe çıktım… dönüşte epeydir almaya direndiğim fırını aldım. evdeki artık can sıkmaya başlamıştı çünkü… çocuklara yiyecek bir şeyler, eczaneden bir kaç ilaç ve maske elbette. son ayların vazgeçilmez tüketim nesnesi!

***

bağrış, çağrış bir şeyler yedim çocuklarla… makineye ikinci posta çamaşırları attım… temizlik yaptım… artık olan şiraz sirkelerimi süzüp şişeledim…

bu arada t. yemek yaptı… vegan beslenme maceramdan dolayı yiyemeyeceğim bir yemek… devam yani… bunun üzerine mutlaka buraya yazacağım…enteresan bir deneyim bu; çok yeni şeyler hissettiren ve öğreten bir deneyim…

***

nefis bir yağmur başladı öğleden sonra… keskin bir kokunun altında sirke bulaşıklarını yıkadım…

yine benim yiyemeyeceğim tereyağlı bir pilav ve salata yaptım t.’nin yemeğinin yanına. tabii kendi yiyebileceğim bir şeyler de hazırladım…

şimdi, mutfak masasında nefis yemek, dışarıdan gelen hafif toprak ve ot kokularının arasında şarabımı yudumlayarak ve kadın caz şarkıcılarını dinliyorum ve bunları yazıyorum.

ve evet size de nina simone‘dan

just like a woman‘ı çalıyorum.

bu yazı elbette dün akşam yazıldı… son düzeltmelerini yine mutfak masasında, bulutlu göğe bakarak ve kuş seslerini ve yavaş yavaş artan şehrin sesini dinleyerek bu pazar sabahı yapıyorum (7.30)

4 Responses
  1. Zeldacığım,
    Vegan beslenme öykünü izliyorum, yiyeceklere imrenerek bakıyorum.
    Diğer taraftan, kırmızı et değil de, peynir, yumurta ve balıktan vazgeçmem çok zor diye düşündüğüm için hiç o tarafa yönelmiyorum.
    Öykünü anlatmanı merakla bekliyorum. 🙂

    1. radyo z

      sevgili ekmekçi kız, mutlaka anlatacağım ama bunu biraz daha deneyimledikten sonra yapmak istiyorum sanırım. aslında ben de en çok peynirden vazgeçmek çok zor olur diye düşünüyordum. tuhaf bir şekilde yumurtayı çok özlüyorum:) et yemekse hiç içimden gelmiyor…

  2. Yağmur gerçekten de nefisti dün öğleden sonra, en az bu yazının anlatımı kadar 🙂
    Nina Simone yorumu da şahaneymiş. Her zaman olduğu gibi kucağıma bir dolu keyif aldım gidiyorum.
    Sevgiler.

Leave a Reply

kategoriler