hafif bir yağmur…

“Deli fikir geliyor aklıma: Sıcağı yenmek için kışın olduğu gibi güzel bir şömine ateşi yakmak…”

michel tournier, dışsal günlük

geçişi oldu az önce… nasıl özlemişim; hele günlerdir devam eden saçma sapan sıcağı düşününce, yağmur ihtimali bile çok iyi geldi… muhtemelen dün yaptığım pazar operasyonundan dolayı başım çok ağrıyor. dün akşam kendimi gerçekten çok yorgun hissediyordum ve gecenin bir sürü kalabalık ve karmaşık rüyalarının arasında gelen baş ağrısı ciddi bir şekilde vurdu beni!

günler hızla geçiyor, geldi gelecek bitti bitecek dediğimiz sınavı da atlattık. hayatımızda artık orta öğretim diye bir şey kalmadı. ilerde torunlar olur mu bilmem ama şimdilik eğitim hayatının bu bölümü evde bitti şükürler olsun!

bizim hayatta kalanımız kocaman oldu; kanatlarının kenarlarında ve sırtında hafifçe renkli tüyler ve desenler oluşmaya başladı. hayat, bir bebekli ailenin evinde nasıl geçiyorsa o çatıda da öyle geçiyor; dingin, sakin, sıkıcı ve rutinlerle dolu. uzun uzun uyumuyor artık ufaklık, daha hareketli, kendi bedenini ve sınırlarını keşfetme derdinde ve hareketleri daha dengeli. onu besleyen ve yoğun bir şekilde ilgilenen hep babamız yani derya; annemiz yani hülya yuvayı, çatıyı, koruma ve kollama görevini üstelenmiş durumda. okuduklarımdan anladığım bu martıların normali zaten… geceleri yataktan sesini duyuyorum minnoşun. anne ve babasının seslenmelerine eşlik ediyor ve onlar gibi boynunu uzatarak ses çıkarmaya başladı artık; tiz ve viyaklama diyebileceğim bir ses bu. dün pazardan dönerken bambaşka bir sokakta aynı sesi duydum; bebek martıların sesine aşinayım artık!

geçenlerde ön bahçede bir martı konuğumuz oldu… nerdeyse dört beş gün uçmadan bahçede yaşadı; orada öleceğinden korktuk ama kayboldu. bir ihtimal otların arasında veya bir ihtimal gitti. umarım ikincisidir…

bunları yazarken yağmur ihtimali tamamen ortadan kalktı, gökyüzü neredeyse masmavi yeniden ve sıcaklık sabahın serinliğini bastırıyor…

işler yoğunlaştı; malum haziran, bu ay dergileri yayınlıyoruz… sabahtan beri yoğun bir şekilde çalışıyorum. bütün bunlar bittikten sonra her şeyden biraz olsun uzaklaşabildiğimiz minik bir tatili hayal ediyorum artık; serin bir su, başka bir coğrafya, başka bir doğa, sakin ve dingin günler…

bunları yazınca kısa bir süre önce aldığım ve ara ara karıştırdığım bir kitaptan alıntı bırakmaya karar verdim buraya; bu kitabı baştan sona tatilde okumayı planlıyorum… aşağıdaki paragrafı her okuduğumda ise gülümsüyorum; çok aşina çünkü…

Uzun zaman önce, sadece seyahatlerimde yaşadıklarımı değil, günlük hayatımın küçüklü büyüklü olaylarını, havanın nasıl olduğunu, bahçemin dönüşümlerini, ziyarete gelenleri, kaderin acı ve tatlı sillelerini de not alma alışkanlığı edindim. “Günlük” (journal) denilebilir elbet ama “içsel/mahrem” günlüğün (journal intime) tersi gibi daha ziyade. Tanımlayabilmek için “extime” (dışsal kelimesini uydurdum. Neredeyse yarım asırdır köyde yerleşik biri olarak, ruh hallerine pek dikkat etmeyen zanaatkar ve köylülerden oluşan bir toplulukta yaşıyorum. Bu “dışsal günlük” eskiden mahsulü, doğumları, evlilikleri, ölümleri ve meteorolojik değişiklikleri not eden küçük asilzadelerin “hesap defterine” benziyor. Bu arada benim “extime”den daha iyisini “bulgu” (exploration) ile “yakarı”yı (imploration) karşı karşıya getirerek yapan Michel Butor’a selam olsun. İlki keşif ve fikirlerden oluşan bir merkezkaç hareket. İkincisi ise aksine içe, Andre Malraux’nun sözünü ettiği “zavallı sırlar yığını”na dönük bir ağlaşma…

bu arada geçtiğimiz günlerde kara tren françoise hardy‘i aldı aramızdan; şarkımız ondan olsun…

5 Responses
  1. Seni okumadan az önce bir yağmur geçişi de burada oldu. Şimdi bitti. Bugün Cehennem burası, Antalya 3 ay kapatılmalı, yaş ilerledikçe tahammül azalıyor. Pazartesi Ankara kısmetse, biraz nefes alalım. Sevin ile bir hafta sonu Ankarası için Şenol-Güllüoğlu otelimiz emrinizdedir. Bu konuyu düşününüz efenim. Sevgiler, iyi bayramlar

  2. O yağmur bizim payımıza düşmedi, sadece rüzgarı ve serinliği geldi, iyi oldu ferahladık biraz. 🙂

    Dün kardeşim anlatıyordu, onların bahçesine bir martı yavrusu düşmüş, henüz yerden havalanıp uçamıyormuş, anne baba ve başka martılar etrafta uçuşup gaklıyor, başka canlıları korkutmaya çalışıyormuş.

    Sınav sıkıntısının geçmiş gitmiş olması harika, umarım en güzel sonuçlar alınır ve yüzler güler. <3

    1. radyo z

      dün akşam yağan yağmur sanırım hepimize iyi gelmiştir. ben de bizim miniğn o çatıdan düşmesinden çok korkuyorum. hele şimdi öyle uçuş çalışmaları sırasındaki hoplayıp zıplamaları çok tehlikeli görünüyor. evet kabul ediyorum, panik haldeki annelere dönmüş durumdayım :))))

Leave a Reply

kategoriler