“Önemli olan tek şey fadoyu hissetmektir. Fadonun söylenmesi gerekmez; sadece olur. Hissedersiniz, anlamazsınız ve açıklamazsınız.”
– Amália Rodrigues
bir hava var. öğle saatlerinde çalışmaya ara verip sahile yürüyüş yapmaya indim. sonrasında küçükyalı üzerinden küçük bir alışveriş yaparak eve döndüm. her cumartesi olduğu gibi, saat üç olduğu için ışın eliçin’in uluslararası meseleler hakkındaki programını açtım; elbette konu suriye idi. itiraf edeyim günlerdir suriye ile yatıp kalkıyorum. 2010 yılında yaptığımız rüya gibi suriye gezisinin de bunda etkisi var. ama bu sefer dayanamadım, programı kapattım ve sahildeki inanılmaz güzel sararmış dut yapraklarının etkisiyle mathilde larguinho‘dan fadolar dinlemeye başladım ve carmencita ile birlikte buradayım işte.
günlerdir süren yağmurlu havadan memnundum ama bugün güneşli, masmavi gökyüzünde tül gibi uçuşan bulutların olduğu serin hava beni mutlu etti; daha doğrusu iyi geldi. bu hava değişikliğinin yarattığı basınç değişikliği elbette migrenimi tetikledi; dün akşamdan beri berbat bir ağrı çekiyorum ama olsun!
fado çalınca amália rodrigues dinlemesek olmaz diyerek.
fado dos fados geliyor.