… Denizdeyim sakin, güzel
Ellerim kum, gökyüzü mavi…
-irfan alış, denizdeyim
neslihan’a olan sözümü tutamayarak pas geçtim. yapacak bir şey yok; kaldığımız yerden devam edelim!
eylül’ü ortaladık, işler güçler, annemli günler devam ediyor. dönüş zamanı yaklaştı ve her zaman olduğu gibi onun içine yine bunun acısı düştü! bu geçmişi uzun yıllara dayanan bir rutin…
duygularımızın da rutini var değil mi? en çok kayıplar, sevinçler, heyecanlar buna vesile oluyor sanırım…
şu sıralar güne bu şarkıyla başlıyorum. her dinlediğimde, şarkının aynı yerinde göğsüme bir şey çöküyor ve şarkı bitene kadar orada asılı kalıyor. sözlerini içimden mırıldanırken bir kaç yeri değiştiriyorum elimden olmadan;
“… Ben çocuğum salıncaklarda
Her yer yeşil her yer ağaç
Oynuyoruz ablam, babam, keyfimiz çok, endişe yok
Ah hiç yaşanmadı gibi, yok oluverdi her şey
uuu çocuk salıncakta
Her şey orada kaldı, konyaaltında‘da bir plajda …”

çöken duygu bambaşka bir şey ama ona eşlik eden bir hayret ve şaşkınlıkla da her defasında kalakalıyorum. hayatımda ilk kez bir yazı denize girmeden geçirmiş olmanın şaşkınlığı bu!
sonra bazen olur diyerek kendimi sakinleştiriyorum; hala vakit var!
var değil mi?
yukarıdaki fotoğraf yetmişlerin başı, konyaaltı obaları zamanından… kapak fotoğrafı ise aynı sahilin yakın tarihli bir anı… babamla hiç konyaaltı fotoğrafımızın olmadığını fark ettim bu şarkıyla; yok mu gerçekten?


peyk’in bu şarkısını daha önce dinlememiştim, ne güzelmiş oysa, “güzel anılar gibi hüzünlü…”
peyk derinlerine indikçe sürprizleriyle karşına çıkan bir hazine gibi.
Olsun, bugün geldin, yazdın, buradasın, içini döktün, okundun, duyuldun, seviliyorsun.
Hepimiz seninle “denizdeyiz”.
🐬🩵😘