“… bu görmezden gelemeyeceğim bir hak; tutkuyla sevdiğim topraklar için şarkı söylemek…”
–parastoo ahmadi
yolun yarısında yakaladım bu yolculuğu. yol ne derseniz “yay güncesi” yani aralık ayının kaydı bir anlamda, yılı bitirirken derin bir nefes alarak koşmaya devam etmek gibi. bir sonraki yıla daha güçlü girmek için; en azından benim için böyle! sevgili neslihan‘ın başlattığı ve nurşen‘in, nilüfer‘in ve günlüğü ile yeni tanıştığım leylan‘ın bu yolculuğundayım bu satırlarla…
dün “zinciri kırma” listemde blog oku şeklinde yer alan bir eyleme, yani bloglara geri döndüm. hem çok sevdiklerime kavuştum hem de bu güzel yolculuğa dahil oldum. burada, o derin sessizliğe geçmeden hemen önce yaşadığım olağanüstü güzel bir buluşmayı anmadan olmaz tabii. yazın son günlerinde yıllardır yazılarını okuduğum, uzaktan çok sevdiğim ve kendime çok yakın hissettiğim blog yazarlarıyla buluştum. yukarıdaki resim bulutlu, şiddetli bir yağmur geçişinin olduğu ve bir o kadar güneşli bir istanbul gününde yaşanan buluşmadan. 2024’ün en güzel günlerinden biriydi kesinlikle…
***
işin aralık günlüğü kısmına gelirsek önce ilk onbeş güne ilişkin bir özet geçmeliyim sanırım;
aralık ayında izlemekten en keyif aldığım şey sanırım bir ingiliz polisiyesi olan ellis oldu. sadece üç bölümlük bir mini dizi bu; her bir bölüm yaklaşık bir buçuk saat. DSI ellis siyah bir kadın, muhtemelen ellilerinin sonlarında; yardımcısı DS chet harper ise inanılmaz tatlı ve hafif çizgi film karakteri gibi genç bir adam. hikayeler küçük kasabalarda, kırsalda, işini iyi yapamayan polislerin olduğu karakollarda geçiyor. karakterlerimiz bu yerleşimlere vakaları çözmek için gidiyorlar… ingiliz ve kuzey avrupa polisiyelerinin çok ayrı bir yeri benim için. aslında bu sevgili yarimle ortak keyfimiz ve çocuklar bu polisiye merakımızı anlayamıyorlar. onlara göre fazla bunaltıcı şeyler izliyoruz. bir dönem evde seri katiller üzerinde bir kitap vardı; tezer yıllar sonra o kitabı çok yadırgadığını itiraf etmişti bana 😉 insan doğasının “olağan olmayan” hallerine olan merakımdan bu polisiye tutkusu muhtemelen… başka şeyler de izliyorum tabii; onlardan da söz ederim sonra.
aralık ayında hayatıma giren yeni şey ise bir rüya eğitimi oldu. geçen hafta salı günü başladı; bir süre her salı akşamımı buna ayıracağım. rüyalara sarmışken böyle bir şeyin karşıma çıkması çok keyifli. bu arada rüyalarımı yazmaya, onları anlamaya çalışmaya, rüyalar üzerine okumaya ve hatta notion’da görsel bir rüya günlüğü oluşturmaya da devam ediyorum…
aralık ayında oya baydar’ın yazarlar evi cinayeti ve hikmet hükümenoğlu’nun sonra gözler görür kitaplarını bitirdim. her iki kitap da hayal kırıklığı idi. oya baydar tanıdığım ve sevdiğim bir yazar olarak hayal kırıklığı yaratırken, hikmet hükümenoğlu kitabı muhtemelen yanlış bir başlangıçtı. şimdi ise ilk kez şebnem işigüzel okuyorum; memoria. küçücük harflerle yazılmış 933 sayfalık bu kitapla yolumuz uzun…
suriye’yi takip etmeye devam. sanırım 2010 yılında yaptığımız suriye gezisinin ayrıntılarını buraya yazacağım. suriye karışmadan hemen önceydi ve bambaşka bir ülkeydi orası!
2024 yılı spotify müzik maceram son iki yıldır olduğu gibi oldukça “sıkıcı”. sevgili elif derviş‘in günlüğüne de yazdığım gibi emekli olup şimdi yaptığım işi yapmaya başladığımdan bu yana yoğun bir şekilde çağdaş klasik müzik bestecilerine yoğunlaştım. makale okurken, dil kontrol ve düzeltmelerini yaparken en iyi bu şekilde odaklanabiliyorum çünkü. canım max richter en iyi çalışma arkadaşım artık.
sanırım on gün falan oldu güne altı parçadan oluşan bir liste ile başlıyorum. sosyal medyada karşıma çıkan bu liste strese ve kaygıya iyi gelen parçalardan oluşuyor. yaklaşık 25 dakika süren bu altı parça ile esneme egzersizlerimi yapıyorum; kesinlikle iyi geliyor, tavsiye ederim.
ve son konu bu yayının müziği. dün ışın eliçin’in programını dinlerken tanıdım parastoo ahmadi‘yi. ekibinden iki elemanıyla birlikte şu anda hapiste. bu konseri 11 aralık günü karvansara concert başlığıyla YouTube’da canlı yayınlıyorlar ve ardından tutuklanıyorlar. yukarıda konserin bağlantısı var. aşağıda ise parastoo’nun sözleriyle birlikte şarkılarını dinleyebilirsiniz.
“Ben Parastoo’yum, sevdiğim insanlar için şarkı söylemek isteyen bir kızım. Bu, görmezden gelemeyeceğim bir hak; tutkuyla sevdiğim topraklar için şarkı söylemek. Burada, sevgili İran’ımızın bu bölümünde, tarih ve mitlerimizin iç içe geçtiği yerde, bu hayali konserde sesimi duyun ve bu güzel vatanı hayal edin..”
Fotoğraf bu haliyle ne kadar güzel olmuş, biraz İsa’nın son yemeğine benzettim :)))
Geri dönmene çok sevindim Zeldacım, seni, yazılarını, müziklerini özlemiştik. Sen yazınca bu yıl ne kadar az müzik dinlediğimi fark ettim. Dinlediklerim de dönüp dönüp sevdiğim Türk Sanat Müziği parçaları, Dilek Türkan, İncesaz, Güzin Değişmez, Hande Mehan. Ve birtakım podcastler. Storytel Spotify’a çelme taktı. Müzik yerine kitap dinledim yıl boyu, öyle ki yılsonu listeme bakmaya bile utandım Spotify’da. Ben bu yıl yine bir doğum günü listesi yapayım en iyisi 🙂
Neslihan’la ne konuştuk biliyor musun, Nisan’da, Antalya’da baharın coştuğu bir zamanda sen, Sevin, Neslihan, belki Şule bir hafta sonu kaçamağı yaparsınız, ne kadar güzel olur…
Seni sevgiyle kucaklıyorum…
Leylak Dalı’nın “isa’nın son yemeği” benzetmesine kahkaha attım ama benzemiş vallahi 🙂 Antalya planı şahaneymiş. benim için zor görünse de…kimbilir belki şansım döner, hayatıma bahar gelir 🙂
memoria benim de elimde ama o kadar uzun ki, araya başka kitaplar sokuyorum sürekli 🙂 bir yerde bitireceğim inşallah 🙂
insanı ürkütüyor hakikaten o kalınlık; araya başka kitapların gireceği kesin. antalya buluşması şahane olur bence de umarım yapabiliriz.
bayıldım bu benzetmeye, hakikaten benziyor. insanların müzik dinlemekten kısmen uzaklaştığına dair bir gözlemim var. buna üzülüyorum. antalya daveti şahane<3 konuşalım bunu.
Heyoo, hoş geldin, iyi ki trene atladın. 🙂
Ah, ne gündü o blogcu buluşması. Havanın binbir rengi, ıslak kuru rüzgarlı tatlı bir gök. Pek hoştu kavuşmak, sonunda tanışmak, yetmese de iki lafın belini kırmak.
Hikmet Hükümenoğlu’na Körburun’la başlamış, beğenmiştim. Geçen yaz da Harika Bir Hayat’ı okudum, onu da çok sevdim. Hemen harcama, bir fırsat daha ver. Seviyorum okuduklarımı. Okuduklarımız örtüşüyor seninle.
Müzik ve dinlediklerim konusunda bu sene kendi adıma üzgünüm. Spotify ilk beşlerimi paylaşınca anladım. Paylaşmaya utanırım, öyle diyeyim. Müzik benden gitmiş. Nasıl, niye? Ben de Leylak Dalı gibi müzik dışı dinlemelere kaymışım, podcast ve sesli kitaplara.
Kendi Yay Günlüğü serim için bir playlist oluşturuyorum, yazılarıma iliştirdiklerim ve yazarken, yazılarımı düşünürken çalanlar, eşlik edenler. Seri bitince paylaşmaya niyetliyim.
Bir geldin çenemiz düştü bak. 🙂 Trenimiz büyüyor, yeni vagonlar ekleniyor..
Nisan ayı da güzel bir yeni yıl niyeti, dileği olsun, tohum havaya atılsın. Sevgiler..
hikmet hükümenoğlu’ndan henüz vazgeçmedim. önerdiğin kitaplara mutlaka bakacağım. sevgili nurşen’e de yazdığım gibi müzik dinlemekten uzaklaşıldığında dair bir gözlemim var. bir albümü baştan sona dinlemekten vazgeçti gibi pek çok kişi. podcast’lar, sesli kitaplar, YouTube videoları ve sürekli yeni bir şeyin peşine düşme hali sanırım bunun nedeni. senin müzik listeni heyecanla bekliyorum.
Fotoğraf çok hoş duruyor, bir el çizmiş sanki. 🙂
Adımın geçtiği “Nisan’da Antalya” programı olabilsin diye duaya başladım şimdiden. :))
bazen filtre kullanmayı çok seviyorum. bu fotoğrafta da çok güzel oldu gerçekten. antalya içinse ben de şimdiden heyecan duymaya başladım.