üç gün…

“Yüzü bataklığın yüzeyi gibi sakindi…”
-hiromi kavakami, tokyo’da tuhaf hava

süren yağmur ve soğuğun ardınan bu sabah tek bir bulutun olmadığı masmavi bir göğe uyandık… bedenimdeki ağrılar nispeten azaldığı için sabah egzersizlerimi yapabildim. sonrasında dün gece yayınlanan onlar yayınını dinlemeye karar verdim ama sonra sabah sabah neden bunu kendime yapıyorum diyerek youtube’da müzik dinlemeye başladım. o sırada karşıma deniz tekin’in flu tv’de yayınlanan bir söyleşisi (izlemek için tıklayınız) çıktı. daha dün tesadüfen ticari olarak müziği bıraktığını açıkladığı bir video izlemiştim. söyleşiyle birlikte şarkıları dinlerken çok üzüldüm; bir gün bize geri döner umarım!

deniz tekin şarkılarıyla birlikte kendime bir yumurta salatası ve naneli yeşil çay yaptım. balkona yerleştim ve yine deniz tekin şarkıları eşliğinde, bahçedeki bir kediyle bakışarak ve kargaların şamatasıyla kahvaltımı yaptım… sonrasında haberleri dinlerken öğrendim, meğer bugün dünya yumurta günüymüş 😉

bir önceki yayından sonra yine hastaneli günler geçirdik maalesef… a.’nın ikinci katarakt operasyonu ilkine kıyasla nispeten daha sakin ve olaysız geçti şükürler olsun… sonrasında kardeşlerimizden birinin ameliyatı sonrasında iki gece hastanede kaldım yine… 2025 bizi hastalıklarla sınıyor!

d.’imizin eve çıkmasıyla birlikte bedenimi ağrılara teslim ettim; önce şu sıralar yaygın olan covid salgınına bağladım bu durumu ama sanırım sadece kendimi bırakmaktan kaynaklandı bu tükenmişlik hissi; hala çok iyi hissetmiyorum ama bugün epey toparlanmış kalktım!

evet buraya dönmek için bu yeni bir başlangıç olsun.

dinlemeye doyamadığım bir parçanın yeni bir yorumunu dinleyelim şimdi.

yukarıdaki alıntı son okuduğum kitaptan… bana çok sevdiğim lost in translation filminin duygusunu yeniden yaşatan ve hastane günlerinde okuduğum bu kitap, okumadıysanız aklınızda olsun…

kitabı okurken japonca şarkılar dinledim, genellikle kadın sesinden şarkılardı bunlar. işte en sevdiklerimden bir tanesi…

2 Responses

Leave a Reply