uzun zamandır böyle bir baş ağrısı yaşamamıştım ve bütün gün bu ağrıyla çalıştım… şimdi masama çöktüm, bir süre önce size remikslenmiş yorumunu çaldığım bir parçanın aslını döndürmeye başladım. dışarıda nefis yağmurlu bir hava var… başımın ağrısı muhtemelen sürekli değişen hava koşulları ve “alçak” basınçtan, yanına “hayatın alçaklığı” da var, o ayrı tabii… 😉 neyse bunları boş...Read More
bir bahar günü bugün… öğleyin çınarın altında bir kupa çay içimi süresi kitabımı okudum, nefes aldım ve rüzgarı dinledim. şu sıralar okuduğum kitap, hazar sözlüğü, yapısıyla farklı ve kurgusu zor bir metin… bazen bütünden kopup kendimi, bağımsız olarak okuduğum metinlerin güzelliğine bırakıyorum ve yanlış zamanda okuyorum bu kitabı diye düşünmekten kendimi alamıyorum… buraya şimdilik küçük...Read More
ve bana gelen fincanı kaparak bahçeye çıktım. mine’den bana güzel sade bir kahve yapmasını istedim. güneşe oturdum, baharı kokladım, “her şeye rağmen” dedim “çok güzel insanlar var bu hayatta; yüzünü bir kez olsun gün yüzüyle görmesen de dokunabildiğin, sana dokunabilen şahane insanlar” sevgili nurşen bana nefis bir fincan göndermiş bugün. ona buradan kocaman sarılıyorum ve...Read More
ama raporlar da bitti… hafta sonu çalışılacak işler paketlendi… öğleden sonra atıştırması olarak çilekli yoğurt yendi… kafam hala çimden dolayı dumanlı… aklım tamamen pazar’a odaklanmış durumda… bütün cadıları efsunlarıyla beraber bizimle olmaya çağırıyorum… şimdi, günü ilk yarısının bitişi şerefine kulaklığı taktım ve sesi açtım… bonga çalmaya başladı. mona ki ngi xica diyoruz. siz de sesi...Read More
burada uzun sessizlikler olması da ondan.. 8 mart için bir kelime bile edemedim, kadınlar için tek bir şarkı çalamadım… hayat öylece akıp gidiyor, zihnim bulanık ve işle dolu. geriye pek de bir şey kalmıyor zaten; berbat bir şey bu. emekli olup her şeyi unutup farsça öğrenmek, bütün bildiklerimi unutup, enerjimi bu inanılmaz güzel dile vermek...Read More
kim olduklarını epeydir çok merak ettiğim iki dinleyenim, aniden, ortaya çıktı. birisi sivas’dan diğeri tekirdağ’dan… eğer buralarda, yakınlarımdaysanız, böyle kısacık da olsa bir “ce” derseniz beni tahmin edemeyeceğiniz kadar mutlu edersiniz; aklınızda olsun… elbette onlara “kimsiniz, kimlerdensiniz” demedim; ıssız ada sorularımı sordum. bir insanı hafifçe tanımak için güzel ve yeterli sorular bunlar çünkü. şimdi hoşgeldiniz...Read More
taşla, kumla, çakılla, deniz kabuklarıyla biriktiriyorum, böylece gidemediğim yerler bana geliyor, böylece aslında hepimizin aynı toprağa bastığımızı ve aynı toprağa gideceğimizi hissediyorum… bu sefer yolcularım küba’dan. onları sabahtan beri güneşle yıkıyorum ve memleketlerinin şarkılarını dinletiyorum; çünkü iki farklı plajdan sökülüp bana getirilmişler. sağdaki iki tanesi ancon plajından, soldaki üç tanesi ise varadero plajından… bu güzel...Read More
kolayca kalktım bugün. aslında kalkmak genel olarak zor olmuyor da, karanlık ve soğuk bir sabaha çıkacak olmak fikri beni fena yapıyor epeydir; bugün bu durumla da sorunum yoktu. sakince hazırlandım, biraz daha belirgin bir makyaj yapıp, koyu yeşil bir far sürdüm; hatta pek yapmadığım bir şekilde farı yanıma da aldım… kahvemi yaparken, giovanni mirabassi‘nin gracias...Read More
bir kaybın acısı dinmeden yeni bir tanesi geliyor… dün de bu hayattaki en fazla sevdiğim yazarlardan birisinin daha, michel tournier’in kara trene bindiğini öğrendim. tanışmam üniversitenin son yılına denk geliyor. sahip olduğum ilk kitabı veda yemeği‘ne 92’aralık notunu düşmüşüm. savrulup durduğum üniversite yıllarının sonunda denk geldiğim bu kitap, kafamdaki taşların yavaş yavaş oturmaya başlamasının başlangıcındaydı sanki…...Read More
yorucu ve bir tür girdap; döne döne aynı saçmalıkları yaşarken, dibe doğru sürüklendiğimizi hissediyorum bazen… buradan bir yere varmayacağım. söyleyip kaçıyorum 😉 *** iki gündür eğitimdeydim; sabahtan beri masama çöküp biriken işleri toparlamaya çalıştım. şimdi kendime bir ot çayı yaptım ve yanağımı okşayacak bir melodi ararken maria teresa vera ile karşılaştım. tam hayal ettiğim gibiydi....Read More