çok uzun bir süredir…

izlemek isteyip izleyemediğimiz the wire‘ı sonunda izledik ve bitirdik.

benim için izlediğim tüm diziler arasında, açık ara farkla gelmiş geçmiş en iyi dizi bu. herkese tavsiye eder miyim emin değilim; yazdıklarımdan sonra ne yapacağınıza siz karar verirsiniz…

***

yazar ve eski polis muhabiri david simon tarafından yazılmış bir amerikan suç drama dizisi bu. 2002-2008 yılları arasında beş sezon olarak yayınlanmış. her sezonun bir teması var ve bunlar: yasa dışı uyuşturucu ticareti, liman sistemi, şehir yönetimi & bürokrasi, eğitim & okullar ve yazılı basın.

her sezon kendi hikayesini anlatıyor ve aslında birbirini tamamlıyor. şahane bir senaryo; ilmek ilmek örülmüş…

tek bir esas oyuncusu var; o da baltimore şehrinin kendisi, her şeye rağmen yaşayan ve her şekilde ağzına …  bir kadın gibi bu şehir…

***

benim için, açık ara farkla gelmiş geçmiş en iyi dizi olmasının nedenlerini şöyle özetleyebilirim sanırım:

satar” diye konulmuş hiçbir karakter, olay, sahne, vs yok. zaten baltimore polis teşkilatı da diziyi “gereğinden fazla gerçekçi” bulmuş.

dizide rol kesen oyuncular yok… hiç birinin birbirine üstünlüğü de yok… olaylara göre öne çıkıyorlar veya geride kalıyorlar…  saf iyi veya saf kötü değiller; bir uyuşturucu satıcısına bağlanabiliyorsunuz mesela… profesyonel oyuncuların yanında gerçek polisler, gerçek gazeteciler ve hatta suçlular oynuyor. pek çok karakterin esinlenildiği gerçek kişiler var… örneğin dizinin en şahane karakterlerinden biri olan omar little’ın esinlenildiği donnie andrews  dizide omar’la birlikte oynuyor. snoop lakaplı felicia pearson ise, dizide bir anlamda kendini oynuyor. çünkü o baltimore’un arka sokaklarında uyuşturucu satarken, dizi çekilmeye başlamış; o gerçekten uyuşturucu satıcısı ve cinayetten dolayı mahkûmiyeti olan gencecik bir kadın. aşağıdaki sözleri hayatının özeti gibi:

I’m thinking I got to go to war as soon as I come in here. The odds was already against me.”

dizideki her şey hayatın akışında ve ruhunda; acele yok, sıkıştırılmış olaylar ve durumlar yok…  idealize edilmiş sonlar ve hikaye çözümlemeleri yok… her şeyi bir yere bağlama derdi yok… imkansız mutlu sonlar yok… hayat nasılsa öyle; her şey ortaya karışık... berbat bir hayat, kendi enerjisini, umudunu, pisliğini ve döngüsünü sürdürüyor…

müzikler şahane…

ölen polislerin ardından bir barda yapılan cenaze törenleri inanılmaz…

hamsterdam olayı inanılmaz… (ayrıntısına girmiyorum, sürpriz olsun…)

aslında dünyanın çocuklardan ve dolayısıyla insanlardan nasıl da vazgeçtiğini kara bir şiir gibi anlatması…

politikacıların her yerde “politikacı” olmalarının insan suratına bir tokat gibi vurulması…

ve bazı insanların koşullar ne olursa olsun, içinde bulundukları kurumlarda ve durumlarda, öyle yada böyle bir mücadele içine girmekten kendilerini alamamalarını inanılmaz bir şekilde ve şahane karakterlerle anlatması…

***

david simon, bir suç draması olarak tasarlanmasına rağmen, dizinin bir amerikan şehri ve nasıl birlikte yaşadığımızla ilgili olduğunu ve kurumların bireyler üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu anlattığını söylüyor ve en özet haliyle söylediği şey şu: ‘her kim olursanız olun, polis, liman işçisi, uyuşturucu satıcısı, politikacı, yargıç veya avukat, sonuçta herkes tehlikededir ve bağlı oldukları kurumla mücadele etmek zorundadırlar.’

***

dizinin şahane bir müzik listesi var ve çalan parçalar dizinin sahneleri içinden çıkıyor; ya bir arabanın içinde çalıyor, ya bir müzik kutusunda… ve elbette her sezonun bir ana teması var. şahane bir tom waits şarkısı bu; way down in the hole.

ama parçayı her sezonda farklı bir kişi veya grup yorumluyor. sezon sırasıyla şöyle;

the blind boys of alabama

tom waits

the neville brothers

DoMaJe

steve earle

benim favori sezonum eğitim temalı 4. sezon ve bu sezonun şarkısını  beş baltimore’lu gençten oluşan DoMaJe söylüyorgrup, ivan ashford, markel steele, cameron brown, tarık el sabir ve avery bargasse’den oluşuyor.

bu yayının fotoğrafı da dizinin çok sevdiğim ve bağlandığım dört genç karakterini gösteriyor.

***

hadi şimdi beş şahane yorumla

way down in the hole 

diyelim.

[audioplayer file=”http://radyoz.info/wp-content/uploads/2019/04/sezon1.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

[audioplayer file=”http://radyoz.info/wp-content/uploads/2019/04/sezon2.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

[audioplayer file=”http://radyoz.info/wp-content/uploads/2019/04/sezon3.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

[audioplayer file=”http://radyoz.info/wp-content/uploads/2019/04/sezon4.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

[audioplayer file=”http://radyoz.info/wp-content/uploads/2019/04/sezon5.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

Leave a Reply

kategoriler