cuma gününden bu yana…

nefesim kesilmiş durumdaydı… boğazımda kocaman bir yumru takıldı kaldı… yüreğimde bir tavanın ağırlığı öylece duruyordu…

ve iki gündür herkesi heyecanladıran iki minik meleği düşünüyorum durmadan; o kadar saat ne hissettiklerini, nasıl korktuklarını, küçücük kalplerinin nasıl attığını hayal bile edemiyorum…

***

bugün olafur arnalds‘ın ada şarkıları‘nı döndürdüm durdum. şimdi size çalacağım melodi çalmaya başladığında gözyaşlarıma hakim olamadım. sıkıştığım yerden beni ağır ağır yukarıya çekti; toza bulanmıştım, sesim çıkmıyordu, ışık canımı yakıyordu ama masmavi göğün altındaydım işte… yeniden…

şiiri okuyan emekli bir öğretmen ve şair… bazen hiç bir şey anlamadan sadece sesin yarattığı duygunun peşinden gitmemizin kanıtı olarak orada duruyor…

tüm albümün şurada şahane bir filmi var. izlemek isterseniz lütfen tıklayın.

bu yazının görselini değiştirdim. hiç bir şekilde o minik iki meleğin fotoğraflarını kullanmayı düşünmemiştim zaten ama birisinin ellerini koymak bile yanlış geldi sonradan…

6 Responses
  1. Çok benzer duygular, titreşimler…
    Olafur Arnalds ve İzlandik şiir şifa gibi yıkadı içimi.
    Island Songs albümü zamanında okuduğum Finli yazar Tove Jannson’un The Summer Book isimli kitabını hatırlattı. Küçücük, tek evlik bir adada, küçük kız torun Sophia ve büyükannesi etrafında dönerdi.
    Nordiklerin sağaltıcı bir tarafı var. Ama şu ömrü hayatımda hala gitmeyi beklediğim İzlanda dünyada başka bir gezegen, başka bir kültürel yapı sanki. Üstüne seyrettiğim filmler, diziler, okuduğum romanlar yetmiyor. Umarım bir gün…

  2. İzledim filmi, önce teşekkür etmeliyim çok hoş bir tanışma oldu benim için. Filmin çekimi, anlatımı, ana fikri müzikler kadar etkileyiciydi. Diğer albümleri de dinlemek istiyorum şimdi. 🙂

Leave a Reply to ekmekcikız Cancel Reply

kategoriler