sabah evden çıktığımda…

“Stream of cold
Breathing slowly
Tired feet
Press the ground
Gentle flow
Scent of growth
That opens me…”

…”

rüzgar vardı… neden bilmiyorum, apartmanın çıkışındaki ıhlamur ağacının yapraklarının yerdeki gölgelerinden bir anda korkarak irkildim… bir kalp çarpıntısıyla servise yürüdüm…

serviste uzun bir süre twitter‘da dolaştım… göğsümün üzerine bir ağırlık çöktü… maske her şeyi ağırlaştırıyordu… ekranı kapattım ve dışarıda akan karanlık görüntüye ve müziğe bıraktım kendimi…

servisten indiğimde hava aydınlanmaya başlamıştı artık… müzik dinleyerek, olabildiğince ormanın içinden, yolu uzatarak ve rüzgarı hissederek yürüdüm. bir süredir peşinde olduğum kafes mantarlarını arayarak elbette; yemek için değil, fotoğraflarını çekmek için…

ürkütücü ve fakat bir o kadar güzel mantarlar bunlar. buraya kabuğundan çıkmadan hemen öncesine ait bir fotoğraf bırakıyorum… diğerleri instagramda…

bütün bunlar olurken dönüp duran melodi ise

ólöf arnalds & björk’den

surrender

1 Response
  1. Bir dönem Istrancalara sıkça giderken ciddi olarak mantar avcılığı yapıyorduk. Yenebilirler yanında yenemeyenleri de incelemek, öğrenmek için sepetlerimizde biriktirip çalışıyorduk. Favorim, beyaz yumurta görünümlü keselerinden tupturuncu patlayan sezar mantarlarıydı (amanita cesaria), ama güzel fotoğraf vermek deyince zehirlilerden amanita muscarialar tam bir şirinler ailesi tadındaydı. Şimdi uzak bir hayal gibi.
    Yine de bu ara apartmanımızın bahçesinde çeşit çeşit mantara rastlıyorum, fotoğraflıyorum, yüzüm gülüyor.
    Surrender parçasını da keşfettiğimde bayılmıştım. Naif bir müzikal banyo. Şu kasvetli karanlık Cumartesi gününde tekrar tekrar dinlemek iyi geliyor. 🙂

Leave a Reply

kategoriler