güneşli bir pazar günü…

“Şu an kendimi özgür hissediyorum.”

nathalie 

mutfak masası ve tezgah yemek sonrasının karmaşası içindeyken ben bir köşede bunları yazıyorum… ev sessiz, herkes kendi köşesine çekildi…

kafam yemekle birlikte hızla içtiğim şarabın ve gün içinde yapılan tüm konuşmaların, gelgitlerin etkisiyle hafif dumanlı…

yarın iş günü ve buna hazır değilim; artık asla hazır olmuyorum, olamıyorum!

zihnimde sabah izlediğim filmin ve dün akşam izlemeye başlayıp sabah bitirdiğimiz dizinin hikayesi dönüp duruyor. hayat ağır bir yük oluyor bazen; bazen değil aslında her zaman… ve kendi yükümüz yetmiyormuş gibi ekrandan izlediğimiz hikayelerin yüküyle de tükeniyoruz gibi geliyor şu sıralar!

diziden söz etmeyeceğim, şu an anlatmak istediğim film.

***

sabahın sessizliğinde, gün ağarırken izlediğim film, isabelle huppert‘in başrolünde oynadığı ve kadın yönetmen mia hansen-love‘ın yönettiği 2016 yapımı l’avenir.

bir kadının değişikliklere ve krizlere uyum sağlama konusunda nasıl yetenekli, nasıl güçlü, nasıl yalnız, nasıl katı, nasıl inatçı ve kendi gerçekliğiyle nasıl da barışık olabileceğinin çok sade bir anlatımı bu film… atmosferini, dilini ve elbette müziklerini çok sevdim. isabelle huppert’e çok özel bir sempatim olmasa da bu filmdeki karakterin aurasıyla uyumu inanılmaz.

müziklerine ise gerçekten bayıldım; sabahtan beri içimde sürekli dönüp duran melodilerden ikisini buraya bırakıyorum.

ilki donovan‘dan

deep peace

ve ikincisi the fleetwoods‘dan unchained melody.

2 Responses
    1. radyo z

      Düzelttim 🙂 Gerçekten çok güzel bir şarkı. Özellikle filmde çalmaya başladığı bölümde inanılmaz hissettiriyor güzelliğini.

Leave a Reply

kategoriler