bir kaç gün önce…

eminönü’ne gitmiştim. dönüşte marmaray’da lise çağlarında bir çocuğa denk geldim. kılığından kıyafetinden tarikatçı bir ailenin çocuğu olduğunu düşündüm. bol kumaş bir pantolon giymişti; üzerinde uzun, cübbeye benzeyen bir kıyafet vardı ve içindeki gömleği yakasızdı. yanında oturan, annesi olduğunu düşündüğüm kadın youtube’dan dua videoları izledi yol boyunca; arapça metnin altında harfleri takip eden bir imleç sürekli hareket ediyordu… oğlansa, elindeki büyük ekranlı telefonda anime izliyordu; büyük göğüslerini ortaya çıkaran bikinili kızların olduğu, dövüş sahneleri bol bir anime… yanındaki babası olsa bunu izleyemezdi diye düşünmekten kendimi alamamıştım…

bugün enes’in intihar haberini duyduğumda marmaray’daki çocuk geldi aklıma. öğleden sonra babasının yaptığı açıklamaları duyduğumda ise tüylerim diken diken oldu. sözlerinde bir acı ve keder ifadesi yoktu; adeta, yaptığına, verdiği kararlara ilişkin en ufak bir şüphesi olmadığını ilan ediyordu “dosta, düşmana“… etrafımızı yüzyıllardır saran patriyarkanın has bir temsilcisi olarak…

düşündükçe midem bulanıyor ve içimde durmadan johann johannsson‘un flight from the city melodisi dönüyor…

Leave a Reply

kategoriler