ada rüyalarımın…

I got caught in a storm
And carried away
I got turned, turned around
…”

festival filmleri gibi olduğunu söylüyor… bu gece yine öyle bir rüyanın içindeyken, lhasa‘nın içimde çalan rising şarkısıyla uyandım… saat beşe on vardı; kalktım ve mutfak masasında rüyamdan parçaları hatırlayabildiğim kadarıyla not edip, tekrar yattım. bunu yapmazsam unutuyorum ve mutsuz oluyorum. ayrıntıya girmeden bir kaç detayı burada da yazayım…

hayatımdaki iki annem, paralel bir şekilde ve birbirlerinin yerini alarak bir olayın içindeydiler… sanırım bu rol geçişlerin kendi içinde bir mantığı vardı…

evde, sosyal medyadan tanıdığım birisi konuğumuzdu… onunla vakit geçirmek için bir şeyler yapmayı önerirken, önerdiğim şeyleri gördüm; caddebostan sahilden eve doğru yürüyorduk, hava bulutlu ve deniz çırpıntılıydı…

sırtımda ve boynumda bir sorun vardı, rüyada bir şeyler kontrol çıkmış gibiydi ve ne olduklarını hatırlamıyorum; kalın, mordan maviye dönen inanılmaz güzel renklerde alpaka yapağı ile yapılan bir fuları boynuma sıkı sıkı sardım… dışarıya çıkıyorduk… üzerimde hiç sevmediğim renklerde kıyafetler vardı, kalın ve polar bir şeyler… huzursuzdum bu nedenle… bu uyanmadan hemen önceydi…

***

lhasa’nın ölüm yıldönümüne sadece bir kaç gün kaldı… onu kaybettiğimizi öğrendiğim gün yaşadığım hüznü hala içimde hissediyorum…

evet rising diyoruz.

2 Responses
  1. Son günlerdeki fotoğraflarının kompozisyonlarını da, resme benzeyen tarzlarını da pek beğeniyorum. 🙂
    Rüyaları yazmak iyi oluyor, aksi halde uçup gidiyor gerçekten.

    1. radyo z

      sabahın erken saatlerindeki karanlıkta fotoğrafların kalitesi çok düşük oluyor malum; böyle olunca filtre kullanmak en iyisi. kullandığım filtre de sabahlarımın ruhuna uydu sanki. ben de mutluyum 😉

      uzun süredir rüyalarımı kaydediyorum, kesinlikle uçup gidiyorlar yoksa. bence onlara tutunmak lazım…

Leave a Reply

kategoriler