dönmek kolay…

The summer wind
Came blowing in
From across the sea
It lingered there
So warm and fair
To walk with me
…”
john herndon mercer, summer wind

değil; her defasında böyle oluyor. buraya her geri gelişimde, yeni bir “acemi” oluyorum, sözcükler utangaçlaşıyor, içimden çıkan cümleler ürkütüyor… yeniden başlayabilmek için, her bir günün an’larına bırakacağım kendimi! hep işe yaradı bu; bu seferde öyle olacak, biliyorum…

otuz mayıs – sabah beş civarı uyandım… altı olmadan sahilde yürümeye başlamıştım. önce hızla denize yöneldim, maviliği içime çekmeliydim çünkü. kayaların üzerinde gri bir balıkçıl karşıladı beni, bir an göz göze geldik, sonrası kalp çarpıntısı, kanat çırpıntısı… bu gri balıkçıla doğru yürürken dinlediğim parçalardan birisini çalıyorum burada; tom baxter
tell her today diyor.

otuz bir mayıs – bugün daha erken başladım yürüyüşe… kuşlar, köpekler ve benden başka bir yaşlı amca vardı sadece. biraz ürktüm ve parkın idealtepe kısmında kalmayıp, maltepe’deki gül bahçesine doğru yürüdüm… dönüşte yürüyenler, koşanlar, bisiklete binenler yavaşça artmaya başlamıştı… güllerin son günlerini yakalamışım… bu yıl laleleri de es geçtim zaten 🙁 nefesimi kesen bir kaç gül fotoğrafı çektim. beni büyüleyenlerden birini buraya diğerini kapağa bırakayım. güller bana zamanında çok dinlediğim ve çok sevdiğim bir şarkıyı hatırlattı; nick cave & the bad seeds ft. kylie minogue’dan
where the wild roses grow‘u dinliyoruz.

bir haziran – güne bir virginia woolf‘un dalgalar kitabından bir alıntıyla başladım. yaz böylece resmen başladı! ıskalanmış bir bahardan sonra bakalım yaz nasıl geçecek? memlekete dair işaretler iç açıcı değil ama temmuz’da yapacağımız tatilin heyecanını yaşamıyorum desem yalan olur…

Haziran bembeyazdı. Tarlalarda açmış papatyaların beyazlığı, bembeyaz elbiseler ve beyaz çizgilerle işaretlenmiş tenis kortları gözlerimin önündeydi. Sonra bir rüzgâr ve şiddetli bir gök gürültüsü koptu. Bir gece bulutların arasından süzülen bir yıldız gördüm; ona dönüp, “Beni içine çek,” dedim. O, yaz ortasıydı.
virginia woolf, dalgalar

yazın ilk gününün şarkısını madeleine peyroux‘dan dinleyelim summer wind diyoruz.

üç haziran – güne yine yürüyüşle başladım. umuyorum başladığım bu zinciri kırmam. bu sahilde yaptığım sabah yürüyüşlerinin en keyifli tarafı, etrafta yürüyen, koşan, bisiklete binen, hatta bizim buralarda kürek çeken insanların enerjisini hissetmek ve içine çekmek; yayılan enerji kesinlikle bulaşıcı, olumlu ve insana iyi hissettiren bir doğaya sahip…

şimdi evdeyim ve kahvaltımı yaptım. artık bir tıp tarihi yazısı olan sıtma makaleme döneceğim ve çalışırken canım vladimir horowitz bana eşlik edecek.

beethoven’ın 14. piyano sonatını dinliyoruz; popüler ismiyle ayışığı sonatı.

5 Responses
  1. Buraneros

    Yazıları okurken yorum için bir sürü cümle geçti aklımdan, şarkı seçimleri yine muhteşemdi, sonuçta ufak bir alabora oldu zihnimde ve sonra da bir mutabakat oluştu, dedik ki; iyi ki Radyo Z Var:)

Leave a Reply