bir kaybın acısı dinmeden yeni bir tanesi geliyor… dün de bu hayattaki en fazla sevdiğim yazarlardan birisinin daha, michel tournier’in kara trene bindiğini öğrendim. tanışmam üniversitenin son yılına denk geliyor. sahip olduğum ilk kitabı veda yemeği‘ne 92’aralık notunu düşmüşüm. savrulup durduğum üniversite yıllarının sonunda denk geldiğim bu kitap, kafamdaki taşların yavaş yavaş oturmaya başlamasının başlangıcındaydı sanki…...Read More
O gölde buzlarla çevrilmiş, binlerce yıldır ölüydüm. Uyandırdın. Uyandım ve yanmış bir ormanın sisinde buldum uykumu. Geceye yapıştı gövdem. Bir buzulun derin ışığından tene akan beyazlık hatırlattı; o gölde yürüdün sen. ten ve iz bırakarak. Bejan MATUR mart, 2010 John Berger, Lhasa de Sela dinler miydi? Yada Lhasa de Sela, John Berger okur muydu? Bilmiyorum....Read More
eskisi gibi yazamıyorum… belki içinde olduğumuz ortamdan, belki benden ötürü; ikincisi olma ihtimali daha yüksek sanırım… kasım ayı öylece geçti. oysa her kasım mutlaka tom waits’in ve max richter’in november’larını dinlerdik öyle değil mi? belki de pek fazla yağmur yağmadığındandır; kimbilir… *** 2016 yılı kara trenin seferlerinin sıklaştığı bir yıl oldu bazılarımız için; herkesin kara...Read More
11 kasım’da leonard cohen kara trene bindi ve biz de inanılmaz bir zamanlamayla bir hafta sonu kaçamağı ile safranbolu ve amasra’ya gittik. cuma akşamı iş çıkışı yollara cohen’in şarkılarıyla düştük ve iki gün boyunca sadece cohen dinledik. sonbaharın tüm hüznü ve duygusuyla gerçek hayattan, işten güçten, çocuklardan, gündemin uğultusundan ve bütün gürültülerden uzakta, sapsarı,...Read More
beni “ben” yapan her şeyi yavaş yavaş yitiriyorum gibi hissediyorum artık… belki de insan bu “hayatın sonuna” böyle alışıyordur. etrafta sana ait bir şeyler kalmayınca buralarda olmanın da bir anlamı yok her halde. canımız leonard cohen belki de; ‘Ölmeye hazırım. Umarım çok rahatsız edici olmaz… Aslında sürekli kendimi dramatize ettim, çok abarttım. Sonsuza kadar yaşamaya niyetliydim…” derken,...Read More