kategori

soundtrack
geriye kalan metinleri yavaş yavaş buraya aktarmaya çalışacağım… bu ilk olsun… serseri mayınlar mart 2010’un sonlarında vizyona girmiş; muhtemelen bunları bir nisan günü yazmışım… bu yayına fotoğraf bulmak çok zor oldu benim için ve bir nina zilli fotoğrafı eklemeye karar verdim. *** dönüş yolu… yine ankara’dan; alışveriş merkezlerine ve sitelere gömülmüş ölü bir şehirden… 3 gündür...
Read More
bu yıl yeni gelen yıl için iyi dileklerde bulunmaktan içten içe vazgeçtiğimi farkettim. geleni olduğu gibi kabulden mi yoksa artık umudumu yitirdiğim için mi bilmiyorum… diğer yanda 2018 benim için yeni bir dönemeç; bunu hissediyorum; bu hayatta geçirdiğim yarım yüzyılı tamamlamış olacağım… tuhaf bir şekilde 50’ler beni huzursuz ediyor… 40’ları sevmiştim ve kendimle barışmıştım; bakalım...
Read More
4 ekim yoğun ve tuhaf bir gündü… uzun bir aradan sonra eleni dinledim; onu müziğinin huzurunu, huzursuzluğunu, pusunu ve dinginliğini özlemişim. fazla yemedim ama sınırları hafifçe aştım. çocuklar için aldığım çiğ köfte bütün gün kontrol etmeye çalıştığım yemek listemi sabote etti; 1500’i geçmemeye çalışırken 1600 kaloriyle günü kapattım. akşam inanılmaz kötü bir trafikle eve ulaştığımda...
Read More
hemen bir kafeye yerleştim ve hissettiklerim uçmasın diye yazmaya başladım buraya. şükürler olsun spotify’da filmin soundtrack’i vardı; onu da açtım… çok önceleri radyoda, ferzan özpetek’in evrenini sevdiğimi yazmıştım; renkli, sesli, kendi melodisi olan, dokunan, ağlayabilen, gülebilen evrenini. ama sanırım hep en sevdiğim filmi hamam oldu ve sanırım kendimi bir türlü içine alamadığım filmi de istanbul...
Read More
ama güneş tuhaf, parlak bir griliğin ardından parlıyor. sanki gökyüzü parlak opaktan bir levha gibi… hava ılık ve ben yağmur yağsın istiyorum. şu doğayı canlandıran yağmurlardan; yağdıkça yeşili şenlendiren, toprağı susuzluğundan gideren cinsten… günler öylece geçiyor. büyük ölçüde çalışarak… arada yavaş yavaş da olsa bir şeyler okuyorum ve bir şeyler izliyorum. ama şu sıralar pek...
Read More
facebook’da paylaştığım yayınlar, kaybolan bazı yayınları kurtardı. bu da onlardan bir tanesi…   22 ocak 2016 dün evdeydim. ada biraz hasta, bende de hafif bir kırıklık var. birlikte, genel olarak sakin bir gün geçirdik. kahvaltıdan sonra ben sabah yarım bıraktığım bir filmi bitirdim, ada televizyon seyretti. uyuduk. kalkıp kendimize yiyecek bir şeyler hazırladık ardından ben...
Read More
bitti. ağır ağır, sevgili natalia’dan vedalaşmaktan korkarak bitirdim kitabı; kafamda kitabın başında yazan kısacık ama çok ağır bir cümleyle beraber: “canım, bütün bunlar hayat işte” kadınların kendi gerçekliklerini yaşadıkları, sıkıştıkları hayatın içinden anlatabildiklerini düşünürüm hep… bildikleri, izledikleri, öğrendikleri, hissettikleri, sürdürdükleri tek gerçeklikle, yaşadıkları hayatın izleri, kokuları, olayları ve tecrübe ettikleri her şeyle yeniden yeniden kendilerini...
Read More
1 2