ali geçen gün pazardan. umulmadık bir şekilde lezzetliydi; mevsiminde böylesine güzelini yememiştik…

dün, ada akşam yemeğinden sonra kalan çileği yıkamamı istedi. baş başa oturup mutfak masasında yedik.

ne zaman çilek yesem aklıma küçükken izlediğim çilek kız” geliyor dedi. strawberry shortcake isimli bir çizgi filmdir bu. bilirsiniz belki, rengarenktir…

benim de aklıma çocukken okuduğum bir masal gelir” dedim. ve ona masalı hatırladığım kadarıyla anlattım. aslında masalda sadece bir sahne hatırlıyorum:

… üvey anne küçük kızı karlı ormana çilek bulsun diye gönderir. elbette bulması imkansızdır; kadın kızdan kurtulmak ve onu zorlamak için yapar bunu. ama küçük kız, ormana gidip, elleriyle eşelediği karların altında taptaze çilekleri bulur ve sepete koyarak döner eve…

evet ben de ne zaman çilek yesem, karın altından çıkarılmış taptaze ve hafif buzlu çilekleri hayal ederim. üstelik antalya’da büyüyüp, karı hiç tecrübe etmemişken okuduğum bu masaldan kalan kar imgesi de hayali ve biraz fantastiktir.

bu masalı bulsam keşke; bilen var mı?

kışı özleyen kızım bana yorganını çıkarttırdı, uzun bir aradan sonra nevresimle olan mücadelem onu çok eğlendirdi ve annemin nevresimle imtihanı şeklinde kahkahalar atarak çok eğlendi. sonra uyurken yanında olmamı istedi. ben okudum, o hızlıca uykuya geçti; bunu özlemişim…

ardından yarım bıraktığım diziyi, breaking bad’i izledim. ve dizide, kimya öğretmeni ve uyuşturucu üreticisi mr. white ve patronu akşam yemeğinde duyuların hafızayla nasıl çalıştığına dair bir konuşma yaptılar. mr. white durumu üç aşağı beş yukarı şöyle özetledi:

… sizi bir tad veya görüntüyle çocukluğunuza götüren her şey beyinde, hipokampüste bitmekte…  bir yerlerde depolanan anılar, kokular, tatlar, duyuların sinirleri uyarmasıyla yeniden ortaya çıkar. “ilişkisel hafıza” bu; umulmadık bir anda veya tekrarlayan bir şekilde bizi geriye savuran şey…

mesela akşam sefalarının kokusu da beni çocukluğumun burdur’una, dedemin havuz başında yetiştirdiği akşam sefalarına savurur; her defasında…

peki ya sizi geriye döndüren ne var? bir yerlerde depoladığınız anılarınızı hangi koku, tat veya sesler ortaya çıkarıyor…

***

kötü bir gece geçirdim; yarı uyur, yarı uyanık ve çırpına çırpına… yorgunum… bir masal’la uyusam diyorum…

o zaman

cayetano bize

fairy tales‘i söylesin.

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2016/09/Cayetano-Fairy-Tales.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

 

 

 

adam’a şöyle söyle:

bu kadın yaşlandı; not almasına rağmen senin doğum gününü unutup, leonard cohen’in doğum günüyle birleştirip çalmış şarkını…” 😉

***

radyo z 10 yaşında ve sevgili müge radyo z’yi takip etmeye başladığında oğlu adam, karayip sahillerinde yengeç kovalıyordu. şimdi 12 yaşına gelmiş… o zamanlar onun için dinlemiştik aynı şarkıyı; şimdi tekrar çalıyorum.

yolun açık olsun sevgili adam, türküleri hiç yitirmemen sana doğum günü dileğim olsun.

önce annenin sana armağanı olan şarkı, leonard cohen‘den

I am your man

gelsin

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2016/09/Im-Your-Man-Leonard-Cohen.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

sonra benim hediyem

talip özkan‘dan

girdim yarin bahçesine.

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2016/09/Talip-Özkan-Girdim-Yarin-Bahçesine.wmv.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

 

max richter‘i çağırır her zaman; yine öyle oldu…

güne,

written on the sky

ile başlayalım.

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2016/09/Written-on-the-sky-Max-Richter.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

hava durumunu dinlerken, sunucu deniz çırpıntılı dediğinde, içimde de bir şeyler çırpınmaya başlardı. bazı sözcüklere insan elinde olmadan ve hatta neden olduğunu bilmeden bağlanır; çırpıntılı sözcüğü de benim için öyle.

rüzgar bulutları peşine takıp geldiğinde, deniz “heyecanlanır”;  üzerinde beyaz beyaz köpükleri sektirerek çırpınması ondandır diye düşünüyorum. masalsı bir şey bu…

evet hava nefis ve deniz çırpıntılı; su kenarlarında kalmalı ve nefes almalı bugün. ama ben işe gömülmüş halde içimde ben howard‘ı çalacağım ve o bana döne döne,

oats in the water‘ı söyleyecek.

sesi açın, her şeye bir süreliğine ara verin, içinizdeki çırpıntıyı dinleyin…

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2016/09/Ben-Howard-Oats-In-The-Water.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

büyülü bambaşka bir kadın sesi dinleyelim.

manha de carnaval‘ı

inanılmaz güzel bir yorumla fleury dadonaki‘den dinliyoruz;

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2016/09/ΦΛΕΡΥ-ΝΤΑΝΤΩΝΑΚΗ-MANHA-DE-CARNAVAL.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

anlamadığım bir ses geliyor şimdi. ben büyülendim ve şarkının sözlerini çok merak ettim.

portekizli bir fado sanatçısı lula pena‘yı dinliyoruz:

o negro que sou

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2016/09/Lula-Pena-“O-negro-que-sou”.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

okullar açıldı. geçirdiğimiz tuhaf yazdan sonra,  güzün ve kışın normal ritmine dönmeyi çok istedim. işe dönmek bile iyi geldi bugün…

kahvemi yapıp, ofisin penceresinde uzun uzun göğü seyrettim. niaz nawab‘ın sımsıcak sesi ve farsçanın büyülü evreni döne döne bana eşlik etti.

hadi onunla başlayalım.

raft o gozash

diyoruz.

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2016/09/NiazNawab-RaftoGozash.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

son iş günündeyiz. bu tatili, tuhaf bir şekilde hiç istemedim. şu sıra sırası değildi; açıklaması zor…

neyse şimdi sevgili nejat’ın sonbahar şarkısını dinleyelim; nefis bir parça…

snowy white

midnight blues

diyor.

fotoğraf sabah yaptığım orman yürüyüşünden. kaplumbağaların öğle uykusu köşelerinden biri bu 😉

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2016/09/Snowy-White-live-at-De-Bosuil-Weert-Netherlands.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

dönüşte bir kilometreden biraz daha fazla bir mesafeyi ormanın içinde fotoğraf çekerek ve havayı koklayarak yürüdüm. sıcaklık aniden geri dönse de sonbahar kendini doğada gösteriyor artık…

sarıya dönmeye ve umuyorum yağmurlara az kaldı…

evet günün ilk sonbahar şarkısı sevgili orhan’dan

jill barber yağmurda eylül diyor;

en septembre sous la pluie

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2016/09/Jill-Barber-En-septembre-sous-la-pluie.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

1 40 41 42 43

kategoriler