tatil bitti…

bugün evdeydim; işe yarın başlayacağım!

günü büyük ölçüde iş yaparak ve gündemi yakalamaya çalışarak geçirdim.

çamaşır yıkadım, çantaları boşaltıp, temizleri ve ütülenenleri yerlerine kaldırdım, yemek yaptım, evi temiz bıraktığım için, hafifçe ortalığa dökülenleri süpürmem yeterli oldu. daha bitmedi tabii; geride bir sepet dolusu ütülenip, kaldırılması gereken çamaşır var… çocuklar kirlilerini sepete attılar; henüz ikisinin de valizleri odalarının ortasında duruyor, yarın yerleştireceklermiş.

dört kişi onbeş gün tatil yapınca sonrası kimse için pek kolay olmuyor…

a. bugün işe başladı; sabahleyin evden çıkarken aklını evde bıraktığını hissettim. t.  her ne kadar dün akşam gelir gelmez arkadaşıyla buluşmaya gitmiş olsa da hem o hem de a. evi özlemişler… hepimiz eve ve rutinlerimize bağlıyız!

üç yıl sonra dördümüz birlikte, pandemi sayesinde, tekrar tatil yapmış olduk. bakalım seneye nasıl olacak?

***

bütün gün iş yaparken youtube’dan videoları dinledim. son iki haftadır, bir önceki yayında da dediğim gibi, şalteri indirmiştim çünkü. buna gerçekten ihtiyacım vardı…

kendinizi kapatsanız bile döndüğünüz noktada aynı saçmalıklar kaldığı yerden devam ediyor ve zaten yaşadığımız her şey zaman içinde unutulmasa da etkisini içimizde bir ölçüde yitiriyor. aksi durumda bu kadar  kötülüğe ve saçmalığa ne zihnimiz ne de bedenimiz dayanamazdı sanırım…

***

bodrum’a gerçek anlamda ilk kez gitmiş oldum bu tatilde. yıllar önce, 94 yılında, bir koyda bir geceliğine çadır açmış ve sonrasında 2000’li yılların yazlarından birinde datça’dan feribot’la geçtiğimiz bodrum’u hızla terk etmiştik. gümüşlük’de tepelerin birinde çok keyifli taş bir evde kaldık bu sefer: hepimiz çok huzurlu ve mutluyduk. gün içinde yaptığımız gezintilerden edindiğimiz izlenime göre de bodrum’da en çok seveceğimiz bölgeyi tesadüfen seçmiştik. gümüşlük’ün duygusunu sevdik…

yukarıdaki fotoğraf en çok yüzdüğümüz küçük ve tatlı koydan. ben çocukluğumdan beri denize girince çıkamam; ada bana deniz meleği diyor bu yüzden 😉 bu koyda da denizle vedalaşmak çok zor oldu benim için…

bu nedenle hala zihnimde ve bedenimde hissettiğim deniz için dinliyoruz.

gürol ağırbaş‘dan

bodrum blues, mavi 

geliyor.

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2020/07/bodrum-blues.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

 

 

 

2 Responses
  1. Gümüşlük nefis bir yer, ben de ilk kez gittiğimde Bodrum’u hızla terkedenlerdenim. Geçen yıl Bodrumlu bir arkadaşımızın düzenlediği lise buluşmasında ise işin şahikasına ulaştık. Bıraksalar biraz daha kalırdım bu sefer, özellikle de Gümüşlük’de. İyi ki de gitmişiz diyorum, pandemi batasıca yüzünden bu yıl Ankara’yı zor bulduk. Halbuki planlarımızda Artvin-Arhavi-Borçka civarı vardı Eylül’de. Bir lise arkadaşımız orada yaşıyor ve oğlu orada turizm işiyle uğraşıyor, o düzenleyecekti. Kısmet değilmiş. Tek bu yıl kurtulalım şu musibetten de evde oturalım ama hiç aydınlık görünmüyor tünelin ucu.
    Çok sevgiler canım…

  2. Gümüşlük’ü severdim zaten, tatil yazılarınızdan sonra burnumda tüttü. 🙂
    Aslında ben Bodrum’u da severim. Yazın değil, kentin Bodrumlulara kaldığı tenha zamanlarında, sadece.

Leave a Reply

kategoriler