saat dört gibi…

hayat zor. ya eğilirsin, ya kırılırsın…

uyandım. yatakta döndüm durdum. nereden aklıma geldiğini şu an asla hatırlamıyorum ama en son iş yerinde üzerimde olan demirbaşları düşündüğümde yataktan fırladım. saat 4.40’dı…

pencereleri açtım, yağmuru dinledim. kendime bir kahve yaptım. pazar günleri troid ilacımı içmiyorum. bu nedenle kalkar kalkmaz kahve yapabildiğim tek gün bu…

sonra bilgisayarımı açıp bir film seyrettim. 2006 yapımı bir danimarka filmi olan prag.

bir sabah için fazla hüzünlü ve duygusal olarak sert bir filmdi ve prag şehri eski, köhne, kederli ve “anlayışsız” bir şehir olarak yan rollerden birini almıştı; dikkati çok çeken ve akılda kalıcı bir karakter oyuncusu gibi…

filmin çek oyuncularından birinin bir caz barda söylediği şarkıyı buraya bırakıyorum…

***

filmden sonra belki uyurum diye tekrar uzandım… uyku ile uyanıklık arasında yarım saat kadar yatakta kıvrandıktan sonra karnım aç bir şekilde tekrar kalktım.

yağmur hafiflemiş, hava ağarmıştı.

youtube’da yo – yo ma’nın son yayınladığı #songsofconfort videosunu dinlerken,

moringa çayı yaptım. babamın çok sevdiği gibi bir dilim ekmeği kızarttım, hafifçe nemlendirdim ve üzerine kuru nane dökerek yedim ve yerken onu düşündüm…

film bir baba hikayesiydi!

ve aynı zamanda iletişimsizliğin inanılmaz bir gösterimi…

Leave a Reply

kategoriler