havada tek bulut yok ve ben mutluyum. normalde bulutsuz havalar beni gerer ve mutsuz eder ama bunu özledim doğrusu. pırıl pırıl güneş iyi geldi… memleketin havasının ağırlığı yetmezmiş gibi üstüne çivi de çiviyi sökermiş niyetine cioran‘la söyleşilerin olduğu ezeli mağlup adlı kitabı okuyorum. şuraya küçük bir alıntı bırakayım: “… İktidarın kötü, çok kötü olduğuna inanıyorum. Onun varlığı...Read More
sevgili leylakdalı oldu. öykümüz şebnem işigüzel’in gül ile fikri‘si. “… Karısının elini tutup başucuna oturdu. ‘Bir gün sonra ölecek olsa bile, şimdi yaşıyor’ dedi kendi kendine. Hemşire, doktora yanılmış olmasının imkansız olduğunu anlatıyordu. Çıkarken pervaneyi çalıştırmışlardı. Pervane başlarının üzerinde dönüp duruyordu. Karısının karanlık yüzündeki derin gölgeleri seyretti. Karısının acıyla aralanmış dudaklarını. Sonsuz bir mutluluk ve...Read More
bugüne mahsus; hem öykü hem aşk için… ‘içinde aşk olan bir öykü adı’ ve ‘bu öyküden küçük bir kuple’ istiyorum. bununla bitmiyor tabii: ‘bu öykünün rengi ne olurdu?’ diye soruyorum ardından ve ‘bir şarkı’ eklemenizi istiyorum. ve ben başlıyorum… öykümüz bilge karasu’dan ‘ilk susan‘ “... Üç defa ışıktan çalmak istedim seni, bir kolun, bir...Read More
bağırarak ve çırpınarak uyandım. değme senaryolara taş çıkartacak bir hanibal öyküsü içindeydim; hem de suçlu olarak… kimseler psikanalitik yoruma girmesin diye ayrıntı vermiyorum. sabah yataktan kalkıp geldiğim mutfağın taş zemininde ayaklarım buz gibi dikilirken ve suyumu içerken rüyayı baştan hatırlamaya çalıştım; araya çok fazla karanlık alan girmişti. oysa ilk uyandığımda tüm detaylar aklımdaydı… merak ettiğim şey,...Read More
sonikhanım için, sorumluluğumu bitireyim 15 yaşındaki bir çocuğa ne tavsiye veririm? hiç bir şey tecrübeyle sabit, bir işe yaramıyor çünkü. hele anne baba falansanız siz zaten her koşulda saçmalıyor oluyorsunuz; aslında saçmalamadığınız düşünülmese bile… epeydir bir şey çizmiyordum, ancak yukarıdaki çıktı… renklendirmeyi prizma uygulaması ile yaptım; munch’un çığlık “effect”i ile… ve 2017 yılı...Read More
dolabımdaki en eski kıyafet tek bir tane değil… hepsi aşağı yukarı aynı yılların kıyafeti; yani okul yıllarımdan. bunları asla atamadım ve sanırım ömrümü tamamlayana kadar da hep benimle olacaklar. ilk yelek babaannemin anneme evlendiklerinde yatağın altında koy diye verdiği eski bir kilimden yapıldı. kendimi bildim bileli, hafifçe parçalanmış bu kilim annemlerin yataklarının altında dururdu. sonra...Read More
asla unutmak istemediğin anın? buna tek bir şey yazamam sanırım… kendi çocukluğum bir yana, kendi çocuklarımın küçüklüğünü asla unutmak istemiyorum; ama her şey gittikçe uzaklaşıyor sanki… burada #tbt niyetine eski bir yayın paylaşayım. asla unutmak istemediğim an’lardan biri olarak… 21 kasım 2008 … sabahtan beri atamadığım kaçma isteğini kağıtlarda gideriyorum… avrupa birliği yedinci çerçeve...Read More
ellerim üşüyor… yoruldum ve sıkıldım; kafamı işten kaldıramıyorum… her şeyden biraz uzaklaştım; buradan da… az önce kendime ofiste bulduğum malzemelerle, elma, tarçın, yarım portakal ve limon suyuyla mikro dalgada tatlı yaptım; üzerine kaymakmış gibi davranarak yağsız yoğurt ekledim. dışarıda usul usul, ince ince yağan karı izleyerek yedim… bir tatlı krizinin eşiğinden döndüm ve annemin deyişiyle...Read More
sarı çiğdemler için… bu sefer cihan mürtezaoğlu‘ndan, sarı söz geliyor. buza devrildi su zamansız her şarkıda her şakanın altında bir aslan bir kurdu kokladı sokağı ısıtıp sevemem ya ölürsek masaldı hemen dünyaya düştü cam önünde gün tahriği yola düştün bakıştan akardı güzellik boşluğuna dolduğun hasrete yan bir adamın izine yan sarıdır rüzgarın sözü yağmuru...Read More