kumların kadını kitabını bu sabah bitirdim… zaten sıkışıp kaldığımız bu hayatın içinde, başka bir kabuğa daha sıkışmış gibiydim kitabı okurken… ara ara nefes alamadım; okuyanlar ne demek istediğimi anlayacaktır sanırım. başlangıçta, kitapta anlatılan “evreni ” tahayyül etmekte zorlandım. bu noktada kitabın 1964 yılında çekilen film uyarlaması imdadıma yetişti ve fakat her şey birden öyle bir gerçekliğe dönüştü ki bunaltım...Read More
sarı papatyalar, mimozalar ve sarı yoncalar her yerdeydi çünkü; ve mimozaların kokularına portakal çiçeklerinin kokusu karışıyordu… bir şekilde mesafeli durduğum ve ziyaret konusunda çekincelerimin olduğu kıbrıs’a, ali gidelim dediğinde bahar olduğu için ve görmediğim bir yer olduğundan tamam demiştim; hafifçe hayal kırıklığına uğrayacak olmanın endişesiyle aslında. biraz bahar olması beni rahatlatıyordu; en nihayetinde akdeniz’de bir ada...Read More
eskisi gibi buraya yazmak konusunda da pek istekli değilim sanırım; hayatla bağ kuran sözcüklerle aram iyi değil epeydir… ama tatar çölü’nü okudum ve bitirdim; buraya yazmasam olmazdı. bu kitabı okumanın tam sırası mıydı yoksa okunacak en kötü zamanda mı okudum hala emin değilim. bu kadar köşeye sıkıştırıldığımız bir hayatın içinde bir kalede mahsur kalma metaforuna...Read More
bu yıl yeni gelen yıl için iyi dileklerde bulunmaktan içten içe vazgeçtiğimi farkettim. geleni olduğu gibi kabulden mi yoksa artık umudumu yitirdiğim için mi bilmiyorum… diğer yanda 2018 benim için yeni bir dönemeç; bunu hissediyorum; bu hayatta geçirdiğim yarım yüzyılı tamamlamış olacağım… tuhaf bir şekilde 50’ler beni huzursuz ediyor… 40’ları sevmiştim ve kendimle barışmıştım; bakalım...Read More
ve bir gün tekrar bu kitaba dönmeye karar vermiştim. yılın sonuna doğru niye bilmiyorum, belki de hafızayla ilgili meselelere takılmışlığımdan, döndüm ve sadece max richter dinleyerek kitabı yeniden okudum. monika maron’un evrenini seviyorum ve kitabın satırlarıyla onun zihninde bir yolculuk yaptığımı hissediyorum. ağır ağır giden bir trende pencereden aşina olduğunuz bir çevreyi izlemek gibi onu...Read More
sanal dünyada başlayan üç arkadaşımın kitabı çıktı. bunlardan ikisinin henüz gün yüzüyle yüzlerini görmesem de biriyle bir zamanlar, onun ada’daki evinde ve bir başka hayatında kahvesini içmişliğim ve bir de otobüste tesadüfen karşılaşıp konuşmuşluğum vardır… evet o birisi sevgili burcu ve kitabı koşarken belli olmaz… her ne kadar burcu kitabın en sonunda annesine “kitapta geçen...Read More
geceden dağınık bıraktığımız salondaki ince battaniyeleri katladım, koltukların yastıklarını düzelttim, ütü masasını yerine kaldırdım, içecek bardaklarını, boş tabakları toparlayıp mutfağa koydum. sonra çocukları kaldırdım; a. okula, t. ise çalışmaya gidecekti. onların odalarındaki kirli bardak ve kupaları da toparlayıp mutfağa getirdim. kahvaltı için peynirli kanepeler ve t ile bana kahve yaptım. mutfağı ekmeğin, yumurtanın beyaz peynirin...Read More
tekrarlayan sabahlardan biriydi… daha iyi uyuduğum için kolay kalktım. vizon rengi farımı sürerken, ileride, biraz daha yaşlanıp, göz çevrem daha da kırıştığında farlarımı özleyeceğimi düşündüm. sonra dün akşam ikinci sezonunu bitirdiğim dr. foster adlı dizinin kadın karakterini gemma geldi aklıma. ne yapacağı, nasıl davranacağı belli olmayan bir kadın gemma. onu izlerken, onu tanımlayacak bir fiil...Read More
oluyor burada, nedenlerine girmek istemiyorum… şimdi bir “an” durup, benim dışımda akan zamana bir dur deyip, nefes almaya ve hayata bir kaç not düşmeye ihtiyacım var… hadi şu andan başlayıp geriye doğru gidelim… bu sabah, bol rüyalı huzursuz bir gecenin ardından, erkenden uyandım… akşam bizim ada’nın gösterisi var; heyecanı inanılmaz… onu okuluna bıraktım ve kendimi çalışabileceğim bir yere...Read More
hissettiğim ağırlık son bir saattir gittikçe daha fazla kendini hissettiren bir baş ağrısına döndü. az önce hızla ofisten çıkıp kendimi bahçeye attım, mine’den bana sade bir kahve yapmasını istedim ve kahvemle ağaçların gölgesine sığındım… ağır ağır kahvemi içtim… öğleyin okuduğum öyküyü düşündüm; aslında daha çok ilk cümlesini: ” Eğer her olaya bir bir ad verilebilseydi,...Read More