“… Sahi insan nasıl “ayrı” düştü?“
– ege j.ç.
tıp makalelerinden kaldırıp, üzerinde çalıştığım kitaba ve muson şarkıları listeme geri döndüm. artık hayatımdaki iş nedenli makaleler sadece enfeksiyon hastalıkları ve mikrobiyoloji ile ilgili olmayacak; iki yeni tıp dergisinin daha yayıncılığını aldık. bu daha çok çalışmak demek tabii; olsun!
buraya gelemememin, diğer blogları istediğim gibi ziyaret edemememin nedeni de bu… bana yeni bir patika lazım!
geride kalan sessizliğimde yönetmen baltasar kormákur‘un touch filmini izledim; saf bir aşk anlatısıydı! ve elbette gençken önümüzde sonsuz bir zaman varmış gibi yaşama halimize, ilk aşkın anılarına, bir kapıyı sonsuza kadar kapatma ya da ikinci bir şans için açık bırakma hissine dokunuyordu bu film… uzun bir süredir bir filmin içine bu kadar girmemiştim; izlerken ekranın karşısından çok sahnelerin her birinin içindeydim adeta.
buzların üzerinde şarkı söyleyen bir erkek korosuyla başlıyordu film. söyledikleri şarkıysa izlandalı besteci sigvaldi kaldalóns‘un ég lít í anda liðna tíð adlı eseriymiş; çok sevdim. sözleri, geçmişe duyulan özlemin ve anıların kalpte gizlenmesini anlatıyor; kabaca şöyle;
“Ruhumda geçmiş zamanlara bakıyorum
Kalbimde gizlice saklıyorum
O tatlı anı hafif ve sessiz
Gündüz ve gece bana süzülüyor
Asla, asla unutmamak için
Asla, asla unutmamak için“
aşağıya bıraktığım filmdeki yorum. hemen altında da spotify’da topladığım diğer yorumlar var.
****
geçenlerde rüyamda 17 yaşındaki bir genci canhıraş bir şekilde savunuyordum. kimdi bu çocuk, neden onu savunuyordum bilmiyorum. rüyamdan aklımda kalan tek şey o savunma hissi ve çocuğun swingle singers ve rainer maria rilke‘i sevdiği…
ertesi gün karşıma rilke’den aşağıdaki alıntı çıktı ve biraz swingle singers dinledim. aldığım rüya eğitiminin de etkisiyle, elimde olmadan savunduğum o çocuk kendim miydim acaba diye düşünmeden edemedim.
“Her şeyin sessiz ve basit olmasını istiyorum: yalınayak yürümek, hareketsiz oturmak, okumak, hikayeler dinlemek, ara sıra hikayeler anlatmak, meyve yemek, süt içmek, yaratmayı arzulamak ve bunların hepsini sabırla, çokça içgörüyle yapmak.”
size de swingle singers çalmasam olmaz tabii. bir arjantin halk şarkısı olan el paisanito‘yu dinliyoruz;
şimdi sözü canım ege‘ye bırakacağım. beni çok etkileyen bir instagram paylaşımından aşağıda yazanlar. bu sözlerin görseli de aşağıdaki ispinoz hanımdı.

“Dün bahçede çiçek tarhını hazırlıyordum. Ön yan komşum Ruuth’u gördüm. Birkaç aydır benim bitmeyen seyahatlerim yüzünden hiç denk gelememiştik. Bahçe çitlerine yanaştık ikimizde. O an’a kadar (arada yoğun çalı çitler olduğu için de) bahçesine dikkat etmemiştim. Geçen yıla nazaran epey bakımsızdı. Dağınık ve ıssız bir bahçe gibiydi. Nasılsınız diye sordum, “çok yalnızım ama iyiyim biraz” dedi. Haberimiz olmamıştı, Ruuth eşini aniden kalp krizi sonucu 63 yaşında hiçbir sağlık sorunu yokken kaybetmişti. Hatırlıyorum, geçen yıl bahçe ile her gün eşi ilgilenirdi. “Hadi kahve içmeye gel lütfen ya da güzel bir şarap açayım” dedim. Alman olma mesafesi ile şaşırıp, “hemen şimdi mi” dedi. Evet, eğer istersen, mola vermem gerek benim de dedim. Geldi. Kahve içip sohbet ettik. Bu iki komşu olarak ilk uzun sohbetimiz oldu. Üç kızı vardı ve de torunları. Çok arkadaşı vardı. Diplomat emeklisi idi ama şimdilerde kendi yaşıtlarıyla güzel bir tiyatro oyunu oynuyorlardı(mutlulukla davet etti). Seçim günü olduğu ve mesleğimi de öğrendiği için biraz politikadan da bahsettik. Eşinin aşırı sağcı olduğunu ve göçmenlere asla ısınamadığını, bizi aslında çok merak ettiğini ama yaklaşamadığını söyledi. “Keşke daha önce tanışsaydık” dedi. Mutluluğunu hissettim. Sonuçta ben ona bir el sallama mesafesinde yaşıyorum.
Ruuth gidince hemen oyununa bilet aldım. Çiçek alır sürpriz yaparım o akşam💫
Almanya’da dün seçimler oldu. İlgilenen, dünyanın sadece kendi ülkesindeki seçimlerle şekillenmediğini bilen herkes sonuçları görmüştür. Aşırı sağ ve Afd oyları bu ülkede göçmen olmasaydım da beni telaşlandırırdı. Dünyanın her yerine yükselen “aşırı” eğilimler maalesef çok da uzak olmayan bir gelecekte yine “savaş” kazananlarını belirleyecek belli ki. Ben ise dünden beri yan komşumun eşini kaybedişinden bile haberdar olamayacak kadar uzakta tutulduğum bir ülkede, Ruuth’un ayrılırken, “Sen benimle Almanca konuşuyorsan benim de biraz Türkçe öğrenmem gerek, İngilizceyi aramızdan çıkaralım” demesini düşünüyorum. Sahi insan nasıl “ayrı” düştü?..”
ege’nin yazdıklarını okuyunca içimde bir şarkı çalmaya başladı. ünol büyükgönenç‘in yorumuyla aynı daldaydık şarkısı bu. aslında nazım’in bir aşk şiirinden bestelenmiş bu şarkı ama ben biz ayrı düşen insanlar için çalıyorum.
yeni eklenen yoğunlukta kolaylıklar diliyorum sevgili zelda 🙂 müzikler şahane. ders hazırlığı yapmam gerek birazdan, arka planda dinleyeceklerim belli oldu sayende 🙂
çok teşekkür ederim. müzikleri sevmenize çok sevindim <3
Şarkı çarptı beni, girişteki taksim tam sevdiğim…
Alacakaranlıkta yürüyoruz gerçekten ve ışıktan umudumu iyice kestim artık. Ege’nin yazdıklarını atlamışım, dün uzun süren hastalık sonrası ilk kez güneşe çıkarılınca sosyal medyayı kaçırmışım. Çarptı beni yazdıkları. Bizim kuşak, mahalle kültürüyle büyüyen ve ayrımcılığı neredeyse tanımayan bizim-zavallı diyesim geliyor artık-kuşak. Nereye varacak bu işin sonu bilmiyorum, kimse de bilmiyor zaten. iyi ki etrafımızda benzerlerimiz var.
Sarıldım sana…
şarkı hakikaten çok güzeldir. ve evet kesinlikle haklısın, birbirimize “sarılmasak” bu zamanlar nasıl geçerdi bilmiyorum.
Her şey korkudan. Gelecekten, birbirimizden, değişimden korkuyor herkes.
Alıntıladığın yorumda, komşu kadının aşırı milliyetçi olan kocası öldükten sonra değişen davranışı öyle çok şey anlatıyor ki.
değil mi? zamanımızda pek çok şeyi korku belirliyor zaten. her versiyonunu yaşıyoruz!
Bu filmi ben de epeydir izlemek istiyorum, şimdi sizde görünce iyice heveslendim. Ah ama Nazım’ın şiirinden paylaştığınız şarkı… Nasıl desem, nasıl anlatsam çok güzeldi. teşekkür ederim ❤️ Siz hep iyi geliyorsunuz zaten. Sevgilerimi yolluyorum.
şiir zaten inanılmaz bir şiir ve ünol büyükgönenç’in yorumuyla şarkı da çok güzel olmuş. iyi geliyorsam ne güzel; çok mutlu ettiniz beni <3