beslediğimiz kumru ve serçelere iki kocaman güvercin eklendi. gürültülü kanat çırpışlarıyla pencereye geldiklerinde diğerleri kaçmak zorunda kalıyorlar… onların bu baskın hallerinden hoşlanmıyorum aslında ama tüylerinin büyüsüne kapılıp onları kovalayamıyorum…

bu sabah ikisiyle o kadar oyalandım ki, servise koşarak yetiştim!

***

bugün yoğun geçti… şimdi durdum, kendime güllü yeşil çay yaptım ve youtube’da bir sting videosuna rastladım. üç şahane şarkısını peş peşe yorumlamasının yanı sıra içinde olduğumuz covid 19 günlerinden bir video bu. mayıs  ayında ingiltere’deki evinden seslenmiş…

evet sırayla dinleyeceğimiz şarkılar;

message in a bottle

 fragile

englishman in new york.

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2020/06/sting-performs-message-in-a-bottle-englishman-in-new-york-and-fragile-in-my-room.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

 

ve son bir not! sanırım yorum bırakmaya dair sorunu sonunda çözdük 😉

ve sabah yürüyüşünden olan bu çiçek sevgili ekmekçi kız için.

dönemediğim mesajları için özür niyetine…

***

polonyalı şarkıcı antonina krzyszton söylüyor

usysz prosze.

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2020/06/antonina-krzyszton-usysz-prosze.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

 

içimden pek yazmak gelmiyor. oysa burada sözünü etmeye değer bir şeyler var… belki sonra toplu bir şekilde özetlerim geçen günleri.

şimdi sadece öğle tatilinde yürürken bana eşlik eden bir melodiyi çalacağım. malum burası müzik yayını yapan bir radyo ve konuşmasam bile şarkı çalmalıyım öğle değil mi?

***

bir john lennon şarkısı geliyor şimdi ama bambaşka bir yorumla.

counter tenor philippe jaroussky ve rosemary standley birlikte

oh my love

diyorlar.

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2020/06/philippe-jaroussky-rosemary-standley-dom-la-nena-oh-my-love-john-lennon-yoko-ono.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

I see the wind
Oh, I see the trees
Everything is clear in my heart
I see the clouds
Oh, I see the sky
Everything is clear in our world

hem fiziksel yorgunluk yaşıyorum hem de annemin değişiyle gönül yorgunluğu; ayrıntısına burada girmek istemiyorum!

bugün neredeyse bütün günü evi toparlayarak ve temizleyerek geçirdim. çamaşır yıkadım, dolapları düzenledim, buzdolabını temizledim. çiçeklerimle ilgilendim; hastalanan kaktüsü, diğerlerini de kontamine etmemesi için tamamen söküp attım…

iyilik ve dinginlik için zeytin yaprağı tütsüsü yapacağım, siz de odalarınızı temizleyin” dedim çocuklara. a. istediğimi yaptı ama t. “ben yarın temizleyeceğim, zaten cadıların ve büyücülerin de evleri pis” olur dedi 😉

tütsüyü yapıp evde dolaşırken çocuklar çok eğlendi. böyle şamanik ritüelleri seviyorum. sanırım onlar da benim bu hallerimi seviyorlar…

yaktığım zeytin yaprakları yıllar içinde topladığım ve kuruttuğum yapraklar; granada, sevilla, girne, kaş, antalya ve istanbul’dan…

***

şimdi akşam yemeği hazırlama vakti.

ama önce yanan zeytin yapraklarına bir kaç akdeniz melodisi çalayım.

ilk parçamız maria salgado‘dan solo por miedo,

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2020/06/04-Maria-Salgado-Solo-Por-Miedo.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

ikincisi luis delgado‘dan bebiendo al alba

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2020/06/03.-luis-delgado-bebiendo-al-alba.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

ve sonuncusu

tekamali‘den que son,

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2020/06/02.-tekameli-que-son.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

tüm şarkılar putumayo’nun mediterranian odyssey albümünden.

 

 

kendi başıma yürüyüşe çıktım… önce ormanın içinden geçerek yakınlardaki bir simit sarayına gidip çay içtim, sonrasında da yine ormandan ama biraz uzatarak ofise döndüm…

fotoğraf çektim, kır çiçekleri ve sarı kantaronlar topladım. yılanlar çıktığı için biraz ürktüm, günlerden sonra yeniden ortaya çıkan pamuk pamuk bulutların ve hafif rüzgarın tadını çıkardım.

bulutlara bakarken bu gece, rüyamdaki evimde ağırladığım iki bulut severi düşündüm; evet  konserve ruhlar ve vnf. rüyamda benimle birliktelerdi. çok büyük bir balkonda, her yeri sarmış yaseminin altında birlikte oturduk… başka hiç bir şey hatırlamıyorum… sevgili nilüfer fotoğraflardan bildiğim, vnf.’se bilinçaltımın yarattığı yüzleriyle oradaydılar…

bu yürüyüşte bana iran’lı grup bomrani‘nin bir şarkısı eşlik etti.

burada çalmasam olmazdı.

leaving and passing by

geliyor şimdi…

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2020/06/bomrani.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

 

şuradan da şarkının şahane video klibini izleyebilirsiniz.

 

 

epeydir bizim mutfak balkonunun penceresinde takılıyorlar. yavrularla ve serçelerle değil ama bu güzellikle epey samimi olduk. eğer yemleri kalmadıysa pencereye iyice yaklaşıp içeriye dik dik bakıyor…

bir ara yanlışlıkla çavdar unu alıyorum diye aldığım çavdar tanelerini pencerenin önündeki klimanın üzerine koymakla başladı her şey. çavdar taneleri bitti, buğdaya geçtim şimdi de bulgur veriyorum. sanırım mutfak alışverişine kuşlar için de bir şeyler eklemem gerekiyor;  evde doyuracak boğaz arttı anlayacağınız 😉

yukarıda yazdıklarımı dün öğleden sonra yazıp devam edememiştim. şu an sabah 4.20… saat üç gibi uyandım ve tekrar uyuyamadım. az önce kalktım!

akşamdan salonda kalan bardakları, çekirdek ve meyve tabaklarını mutfağa getirdim. hafifçe salonu toparladım. mutfak tezgahındaki yıkanmış bardak ve tabakları yerine kaldırdım. t. sesimi duyup geldi… bana bir kaç yıldız gösterdi, sıcaktan yakındı ve artık uyuyacağım diyerek odasına gitti; gençliğin paralel evrenine…

kargalar bir şeyin telaşındalar epeydir, her yerden çığlık çığlığa sesleri geliyordu ama şimdi sustular; martıların sesi geliyor daha çok. sahilden gelen araba sesleri yavaş yavaş artıyor. karantina günlerinin sessizliğini özlüyorum…

spotify’ın benim için hazırladığı haftalık yeni listeyi çalmaya başladım ve üçüncü parçada takıldım; epeydir dönüyor ve bana eşlik ediyor…

uzun ve yorucu bir gün başlıyor; şimdi biraz zihnimi durduracak bir şeyler yapmalıyım ama gitmeden şu dönen parçayı çalıyorum.

evet morning roots geliyor

bir guillaume poncelet melodisi bu.

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2020/06/guillaume-poncelet-morning-roots.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

 

 

“Yol kendine bir yer bulamamış kişinin özlemidir…

oruç aruoba, yürüme

 

 

 

sevgili vnf.’e bir tür başsağlığı mesajı yazdım. gerçekten içinde ona ait derin bir yer olduğunu hissettiğim iki insandan birisiydi çünkü o.

bana yazdığı yanıtta bir neşet ertaş türküsü çalmamı istedi…

evet, blog evreninde tanışmamızın nedeni radyo z’nin manifestosundaki “başkasına karışmam ama neşet ertaş’ı sev; en az bir neşet ertaş türkün olsun bu hayatta…” sözü olan vnf. için dinliyoruz şimdi…

yar imiş meğer.

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2020/06/yar-imis-meger.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

ben doğru düzgün oruç aruoba okumadım; hep ihmal ettiğim biri olarak kaldı. tek okuduğum kitabı yukarıda alıntı yaptığım yürüme. kaç yıl oldu okuyalı onu bile hatırlamıyorum ama bu cümle kalmış aklımda…

fotoğraf öğle tatili yürüyüşünden…

Peri masallarını gerçek olana kadar fısılda

Gecenin bizi nasıl hissettirebileceğini merak et

— washti bunyan, glow worms

 

 

yeni bir normale dönüyor gibi görünüyor ama sanırım baharın bambaşka bir bahar olduğu gibi yaz da bambaşka bir yaz olacak!

her yıl doğanın yeniden uyanışı beni heyecanlandırır ve o yeniden uyanışı takip etmeyi çok severdim ama bu bahar farklıydı; sessizliği ve tedirginliği farklı bir boyutta hissettiğim ve benim için detayların ama özellikle doğadaki detayların daha fazla fark edildiği bir  bahar oldu. kendi içime, bedenime, nefesime odaklanmam bir yana çalıştığım kampüste yaptığım kısa veya uzun yürüyüşlerde tamamen doğaya odaklandım. bugüne kadar hiç fark etmediğim kır çiçeklerini gördüm, tanıdığımı sandığım kır çiçeklerinin, otların, ağaçların bambaşka formlara dönüşen evrelerini takip ettim, ne zaman filizlendikleri, ne zaman tohuma kaçtıklarını öğrendim. içlerindeki renk değişimlerini, aldıkları ışığa göre nasıl biçimlendiklerini, her yağmuru ardından nasıl da parıldadıklarını, yolunu kaybeden tohumların tutundukları yerde nasıl da hayatta kaldıklarını fark ettim…

o kendini sürekli tekrar eden ritmin aslında  değişen koşullara, rüzgara, yağmura, insansızlığa göre nasıl da değişebileceğini hissettim

sanırım bundan sonra bir süre bu bakış ve hissediş benimle olacak ve muhtemelen zaman içinde başka bir şeye evrilecek; vakti gelince göreceğim!

***

doğaya yüzümü her döndüğümde yıllardır vashti bunyan‘ın just another diamond day albümünü dinlerim.

bahara veda ettiğimiz bugün de o albümden glow worms‘u dinleyelim birlikte.

ateş böcekleri doğanın, yaşamın ve umudun antik sembollerinden kabul ediliyor dünyanın bazı yerlerinde ve şarkıda dediği gibi;

“ateş böcekleri izlememiz gereken yolu gösteriyorlar…”

 onları görmemizin pek mümkün olmadığı bu hayatın içinde belki de başka semboller bulmalıyız…


[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2020/06/glowworms.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

 

Glow worms show the path we have to tread

Dreamers, we should be asleep in bed

Moving slowly through the springtime air

Holding moments in the depth of care

Holding moments in the depth of care

Whisper fairy stories till they’re real

Wonder how the night could make us feel

Loving, living more with love to stay

Long past sadness that was in our way

Long past sadness that was in our way

Dawntime mist begins reflecting light

Waking sun, we’ll soon forget our night

Love me through the day and I’ll with you go

Into summer and the next year’s snow

Into summer and the next year’s

uyandım. gördüğüm saçma sapan bir rüyanın yaşattığı hisle başlamıştı muhtemelen bu ağrı… dün akşam izlediğim 27 mayıs haber ve yorumlarının  etkisiyle olacak bir idam cezası almıştım rüyamda; işte ve benim hiç ilgim olmayan bir konuyla ilgili olarak üstelik… bunalmış halde ve ter içinde uyandığımda hemen kalktım. yirmi dakika kadar qigong hareketleri yaptım; ağrı biraz hafifledi. sonrası malum sabah!

servise bindiğimde twitter’da bir kaç tatlı sürpriz vardı!

ilk sürpriz benim çok ama çok sevdiğim before üçlemesi filmlerinin dördüncüsünün before the end olarak yapılsa nasıl olacağının deneysel bir gösterimiydi…

vimeo’da yayınlanan bu video’da jesse (ethan hawke) ve céline’i (julie delpy)  covid19 günleri’nde sanal bir buluşmada izliyorsunuz.  ilk izlediğimde, kesinlikle gerçek sandım ve keşke üçüncü film olsaydı bu diye düşündüm…  oysa bu görüntüler, 30 nisan ve 12 mayıs 2020’de TIFF için cameron bailey’nin ethan hawke ve julie delpy ile yaptığı söyleşilerdi. yapılan kurgu video ise sosyal medya  için kuleshov etkisinin bir uygulamasıydı. konuya yabancı iseniz lütfen italik ve bold olarak yazdığım her şeyi tıklayın; ayrıntılar orada saklı…

***

bir diğer sürpriz ise,  twitter’da takip ettiğim dust to digital hesabının yayınladığı, 1963 yılında newport folk festivalinden  john lee hoker‘ın canlı boom boom performansıydı.  burada onu çalmayı çok isterdim ama maalesef youtube’da bulamadım.

şimdi, 1969 yılından bir diğer  canlı performansı burada çalayım;

[audioplayer file=”https://radyoz.info/wp-content/uploads/2020/05/boom.mp3″ bg=”b6b4b2″ leftbg=”b6b4b2″ lefticon=”c8c5c5″ track=”ffffff” tracker=”f2b5b5″ text=”000000″ righticon=”ffffff” width=”300″ rightbg=”7b7b7b” volslider=”ffffff” skip=”ffffff”]

***

sabahın bir diğer güzelliği ise kampüste yaptığım yürüyüşteki kır çiçekleriydi. bu bahar kantaron çiçekleri her yerde; uzun yıllardır ilk kez bu kadar yaygın bir şekilde açtıklarını görüyorum.

sarı, açık ara, en sevdiğim çiçek rengi…

1 12 13 14 15 16 43

kategoriler