kategori

rüyaların saklı evreni
“I got caught in a stormAnd carried awayI got turned, turned around…” festival filmleri gibi olduğunu söylüyor… bu gece yine öyle bir rüyanın içindeyken, lhasa‘nın içimde çalan rising şarkısıyla uyandım… saat beşe on vardı; kalktım ve mutfak masasında rüyamdan parçaları hatırlayabildiğim kadarıyla not edip, tekrar yattım. bunu yapmazsam unutuyorum ve mutsuz oluyorum. ayrıntıya girmeden bir...
Read More
“acaba düşe düşe dünyanın tam içinden geçip öbür tarafına çıkar mıyım?” – alice harikalar diyarında, lewis carroll en son 7 şubat günü şöyle yazmışım; kahramanmaraş merkezli korkunç bir deprem oldu dün. on il etkilendi. durum korkunç. aslında iki deprem oldu peşpeşe. insanlar perişan durumda. hava soğuk. yardım yetersiz… ardından yaşananları biliyorsunuz zaten! çoğumuz gelmekte olan o...
Read More
… I am the walking woman who vanishesThe dreamer full of dreamsAll is vanityI swear on the eternity of the stars and the universe that life is so fragile and evanescentand that angels give their caring luminescence… son beş altı gündür ihmal ettiğim sabah sporumu yaptım; dizlerimi, sırtımı, boynumu ve belimi güçlendiren bir dizi hareketin...
Read More
“Mavi kurşunumla göğsümden vuruldum Ay doldu geceye Ben uyurdum ben uyurdum” içine düştüğüm uykusuzluk döngüsünden kurtulabilmek için bir doktora gittim ve ilaç kullanmaya başladım… çünkü ara ara gün ışığında bile zihnim sisli, bulanık bir hal alıyor ve adeta kaybettiğim rüyalarımı yaşıyordum; gerçeklikten kopmadan ve o gerçekliğin tüm ağırlığını da yaşayarak… uykusuz geceler ise asla içinden çıkamadığım, tuhaf...
Read More
“… anılar kırılgandır, tek bir insan yaşamı kısacıktır…”isabel allende, ruhlar evi ananemle dedemin evindeydim… annem, ablam, yeğenim, dayımlar, kuzenler, çocuklar, yarısı satılmış yarısı hala bize ait olan, huzmeler halinde ışıklar yayılan, halı odası ve akşam sefası kokan bir evde, inanılmaz güzel eski eşyaların arasındaydık; eski bardaklar, tabaklar, fincanlar, ananemin çok sevdiğim konsolu, dedemin bana verdiği...
Read More
… taşraya bakmak, insanın kendi içine bakmasıdır. – elias canetti, insanın taşrası rüyamda arguvan’daydım… mevsim sonbahardı… biçilmiş tarlaları, sarı ekinlerin dipleri kaplamıştı; koyu kızıl kahverengi bir toprak sanki sonsuz bir boşlukta bu nefis sarılığa eşlik ediyordu… kapalı ve koyu kurşuni bulutlu bir gökyüzü sarıyı iyice ortaya çıkarıyordu… engebeli, inişli çıkışlı toprak bir yolda bir grup yürüyorduk,...
Read More
başladığım 1Q84 kitabını bu sabah erken saatlerde bitirdim… her ne kadar haruki murakami’nin yaşayan en iyi yazarlardan biri olduğunu düşünmeyip, nobel edebiyat ödülü alacak söylentilerini ciddiye almasam da kendisini pek severim; 1Q84 de şu sıralar tam ihtiyacım olan şeymiş doğrusu. neredeyse 2 aya yayılan bu okuma bir önceki yayında da yazdığım gibi “pause” işlevi gördü...
Read More
… Yolcuydu, başına her türlü şey gelebilirdi, hazırdı buna, ama bütün yolcular gibi gene de her şeyin yolunda gitmesini, her şeyin ayağına gelmesini için için beklemişti; gizli, kaçak, saklangen bir duyguydu bu… antalya kaçamağımın sonuna geldim… havaalanına gelip çantamı teslim ettikten hemen sonra uçağımın neredeyse üç saat sonraya ertelendiğini öğrenince kendime bir kahve aldım, bilgisayarımı...
Read More
eski günlerinde gündemde bir şeyler olduğunda mutlaka bir yorum yapar ve olana şarkı çalardım… bin yıl öncesi gibi… adeta başka bir ülkede ve başka bir dünyadaydık… şimdi her gün, her an, her nefes alışımızda bir şeyler oluyor… ve biz her yeni geleni sindirmeye çalışırken diğer her şeyi “unutuyoruz”… gelen bizi kendi içine çekip sürüklüyor ve...
Read More
“… ağaç bile bile yaprağını döküyor aşağı…” – küçük iskender, lalenin gömleği gece yine çok uyanmalı, çok kalabalık rüyalı ve huzursuzdu… bir rüyada, çok gençtim ve abd’ye gidecektim, şu anda evde kullandığımız en büyük valize, yarı karanlık bir odada, elime ne geçirirsem koyuyordum. sonra birden orada geçireceğim günlerin yaz mevsiminde olacağını farkedip, bu kazakları niye götürüyorum...
Read More
1 2 3 4 5