“… Şimdi bir soru işareti gibi kaldım şu dünyada.
Dokunup yaprakların üstüne düşmüş çiylere
Uzanıp gölgesine bir portakal ağacının…”
-ahmet erhan, bir soru işareti
toz duman ama ben burada, bu meselelere pek de girmeden bize iyi gelecek şarkılar çalmaya, yazılar ve fotoğraflar paylaşmaya devam edeceğim. umuyorum bu toz duman vaziyet iyice çığrından çıkmaz da böyle devam edebilirim!
bugünün teması ve şarkısı ağaç altlarında oturmak, dinlemek üzerine olsun. bu tema çok sevdiğim bir japon kadının, kaki okumura‘nın sitesinden; onu çok büyük bir keyifle takip ediyorum; yazıları ve illüstrasyonları çok güzeller. şimdi sözü ona bırakayım:
“Birinin dinlendiğini hayal ettiğinizde neyi canlandırırsınız?
Belki kanepede yatan birini veya yatakta yorganın altında kıvrılmış biri gelir aklınıza. Belki hamakta uzanan veya sahilde güneşlenen birini hayal edersiniz.
Bir Japon’a sorsanız, muhtemelen dinlenmeyi bir ağaca yaslanmış bir kişi olarak tarif ederdi.
人:kişi
木:ağaç
休:dinlenme
Dinlenme için Japonca karakter ‘kişi’ ve ‘ağaç’ kelimelerinin birleşimidir. Bu evrensel bir imgedir, dinlenmek için ağaca yaslanan kişi – dinlenme sadece uyku veya işin olmaması değil, güvenli bir yerde, huzur hissedebileceğimiz bir yerde olmaktır…” (yazının tamamı için lütfen tıklayınız.)

şarkımız ise yepyeni bir gruptan. radyo z’de daha önce hiç çalmadığım üç kadından oluşan las lloranas brüksel merkezli bir grup; elemanları sura solomon (belçika/abd), amber in ‘t veld (ispanya/hollanda) ve marieke werner (almanya). sokak müzisyenliğiyle başladıkları yolculuklarında, sosyoloji, aktivizm ve sanata olan tutkularıyla bir araya gelmişler. farklı dillerde şarkılar söylüyorlar.
şimdi çalacağım parça doğum yerlerimizi veya büyüdüğümüz bölgeleri karakterize eden farklı manzaralara atıfta bulunuyormuş. oralarda yetişen meyve ağaçlarının türüne, dönüm noktalarına, coğrafyaya; ama aynı zamanda duyduğumuz ve aşina olduğumuz seslere, hikayelere ve müziğe…
güneyde narenciye çiçeklerinin kokularını duymaya çok az kalmışken, bundan daha güzel bir şarkı çalamazdım. benim ağacım meşe ve fakat narenciye ağaçlarıyla da olan sımsıkı bağım elbette doğduğum topraklardan kaynaklanıyor. yukarıdaki fotoğraf yılbaşı tatilini yaptığımız datça’dan..
evet naranjos diyoruz, yani portakal ağaçları.
“Portakal ağaçları ve martılar arasında doğdu
Tarlalar ve kayalar arasında
Ufukta oturmalarına izin verin
Çamların, hüzünlerin ve dağların arasında doğdu…”
…