bugün neredeyse…

“… Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin

can yücel, martılar ki

bütün gün mutfak ve çalışma odamı (belki köşemi demem daha doğru) temizlemekle geçti… uzun süredir yapmam gereken derin temizliği yaptım; dolaplar çekildi, alt kapaklar çıkarıldı ve kıyıya köşeye biriken tozlar ve yağ tabakaları temizlendi… camlar ve kapaklar silindi… fayanslar ve zemin ovuldu… dolap içlerine giremedim; buna ne zamanım ne de enerjim kaldı çünkü. 

ardından çayımı demledim ve memleketin b.k.ttan politikası yetmiyormuş gibi izlediğim avustralya politik dizisine devam ettim… şahane bir aborijin kadın politikacının etrafında dönen bir hikaye bu. biraz tekinsiz ve öngörülemez bu kadına bayıldım. oğluyla yaptığı konuşmada, “bizim elimize gelen kağıtlar” bunlar dediğinde gülümsemekten kendimi alamadım. kendi çocuklarıma bu repliği ben de söylemiştim çünkü… diziyi merak ettiyseniz şurada buyrun

borgen’i izleyip sevdiyseniz ve memleketin siyasi saçmalıkları yetiyor, ne gerek var demiyorsanız izleyin derim. 

bütün bunlar olurken, ara ara bu gece gördüğüm rüyamı düşündüm. erittiğim altınla yaptığım, biraz telkari havasında ama acemi işi olan yıldızlar hala gözümün önünde pırıl pırıl parlıyorlar … (24 mart, 18.25)

***

günün sürprizi, sabah bulutlu ve rüzgarlı bir havaya eşlik eden turuncu dolunayla karşılaşmak oldu… nedense dünden sonra yine açık ve ılık bir haftaya başlayacağımızdan emindim. evin normal sabah rutininden sonra biraz çalıştım, sonra yürüyüşe çıktım, feci bir yağmura yakalanarak remzi kitabevi’nin cafesine sığındım ve orada çalışmaya devam ettim. 

akşam epeydir bir kenarda birikmiş temiz çamaşırları katladım ve ütülenmesi gerekenleri ütüledim. bu işi yaparken de kıraathane istanbul edebiyat evi’nin youtube’da yayınladığı Modernist Edebiyatın Türkçede Doğuşu 3 yayınını dinledim. ikinci yeni şiirini seviyorsanız, mutlaka ilginizi çekecektir. epeydir ev işlerini yaparken kulaklığı takıp edebiyatla, sanatla veya tarihle ilgili söyleşileri ve programları dinliyorum. hem yaptığım ev işlerini kolaylaştırıyor hem de harcadığım bu zamanı değerlendirmiş oluyorum. bazen de tamamen kendimi yaptığım işe veriyorum. becerebilirseniz inanılmaz bir meditasyon bu; insanın zihni tamamen boşalıyor bu şekilde. yıllar içinde ev işlerini keyifli bir şeye dönüştürebilmemin nedeni bunu anlamam oldu sanırım. camların silinmesi dışında evdeki hiçbir işi bir yabancının benim için yapmasını hayal edemiyorum artık! (25 mart, 21.30)

***

kuşlar bir telaş içindeler… sizler de fark ettiniz mi bilmiyorum ama yeni yavrulara hazırlık için ağızlarında çalı çırpı oradan oraya uçup duruyorlar… şu sıralar evin civarındaki iki martıyı izliyorum; hülya ve derya. isimlerini tezer italya’ya dönmeden hemen önce verdi. benim kuş merakıma evde en fazla tezer ilgi gösteriyor. ada ise kuşlardan söz etmeye başladığımda gözlerini devirip ortamdan uzaklaşıyor 😉 neyse ben hülya ve derya’ya döneyim. hemen evin karşısındaki tek katlı evin çatısına yerleştiler epeydir; sanki bir yuva hazırlığı içindeler ama o kadar açık bir ortamda nasıl yumurtalarını korurlar bilmiyorum doğrusu… çünkü tam bacanın dibine bir yuva yapıyor gibiler. bacanın üzerinde ve çatıda bir takım romantik hareketler oluyor tabii; malum aşk mevsimindeyiz! geçenlerde tam da böyle bir sahneyle hangisinin derya hangisin hülya olduğu da netleşmiş oldu; koca kafalı olan derya imiş meğer 😉 (26 mart, 19.40)

o zaman hülya ve derya için sezen‘den dinliyoruz.

ben her bahar aşık olurum.

fotoğraf pazar günü mutfak temizliğinden…

2 Responses
  1. İade-i ziyarete geldim sizi. 🙂 Ben hiç ev işi insanı değilim. Yazınızı okurken bunu düşündüm (yine). Hele öyle dolap çek alt kapak çıkar. Alt kapak ne diye düşündüm bir an, o kadar yani. 😀 Ütü deseniz yıllar önce yolları ayırdık kendisiyle. Sadece ihtiyaç anlarında ihtiyaç duyulduğu kadar yapıp ütü masasını bile çıkarmadığımdan beri çok rahatım valla. 😀

    Turuncu dolunayı da turuncu dolma diye okudum ilk başta, aaaa dedim o ne ola ki 😂 Dervişin fikri ve zikri olsa gerek.

    Yazınızın sakinliği çok iyi geldi bana bu sabah. Öylece geçmeyip bir yorum bırakayım dedim o yüzden. 🙂

Leave a Reply

kategoriler