pazartesi akşamı…

a.’dan gelen “cuma günü annem gökte yıldız oldu” mesajını gördüğüm anda ağlamaya başladım ve sessizce ağlaya ağlaya uyuyakaldım. bütün gece uykuyla uyanıklık arasında bilge teyzeyi düşündüm. bütün gece bana, kalın camlı gözlüklerinin ardından gülümsedi…

iki gündür ona dair içimde ve zihnimde kalan “görüntüler” dönüp duruyor… ışıklar’da martı apartmanındaki evinin salonunda oturuyorum… masanın üzerinde her zaman olduğu gibi bir cumhuriyet gazetesi var… yine orada duran bir hasan cemal kitabı hatırlıyorum; hafızamın oyunu olabilir… ve salonda bambudan bir koltuk; bu da gerçek değil belki… sallanıyor muydu? masanın üzerinde örtü yok, ev çok düzenli değil… rüzgarla perdeler havalanıyor… benim büyüdüğüm evlere benzemiyor bu ev. evdeki ruh hali de… bilge teyze de diğer anneler gibi hiç değil…

evin arka tarafında bir odadayız… odaya dair hafızamda hiç bir detay yok. bilge teyze kapıdan bir peynirli kanepe tabağı ile giriyor… çok güzeller…

pazara çıkıyoruz annemle… veya o çıkıyor ben ardından yardım etmek için gidiyorum. her defasında yazsa üzerinde çiçekli basmadan kalın askıları olan elbisesiyle, daha soğuk soğuk bir mevsimse kırçılı yünden örülmüş yeleğiyle ve ayağında soket çoraplarıyla ve terlikleriyle bilge teyzeyi görüyoruz… kısa bir konuşmanın ardında ayrılıyoruz… annem yıllarca onunla pazarda karşılaşmaya devam ediyor…

yıllar sonra, istanbul’da fenerbahçe’de a.’nın veteriner kliniğindeyim. telefon çalıyor. arayan bilge teyze. bak yanımda kim var diye telefonu bana veriyor a. “ahhh z. ne yapıyorsun sen orada diyor tatlı sesi ve hissettiğim gülümsemesiyle“. ne konuştuğumuzu hatırlamıyorum ama mutlu olduğumu hatırlıyorum; çocukluktan kalan bir mutluluk hali

artık o pazar kurulmuyor…

martı apartmanındaki o daire de yok…

a. ile antalya’da karşılaşma ihtimalim de kalmadı bu durumda…

geriye ne kalıyor bize… geriye ne kalıyor bizden…

hafızamızdaki görüntüler mi sadece… yada birilerinin zihnindeki görüntülere mi dönüşüyoruz…

belki de yıldız tozlarına karışıyoruz… bu ihtimali seviyorum yazdıktan sonra! ve tüm kaybettiklerimi yıldız tozu olarak hayal ediyorum…

***

antalya’da fırtına var bugün… dalgalar falezleri aşıyormuş … antalya’nın en sevdiğim hali… o da sadece hafızamda bir görüntü artık… bu böyle olmamalı…

***

by the roes, and by the hinds of the field

diyerek bir jóhann jóhannsson melodisiyle susuyorum şimdi.

3 Responses
  1. Bilge teyzen yıldızlara karışmıştır dilerim ve yine dilerim ki vakti geldiğinde biz de yıldızlara karışırız. Dizlerimdeki sorun yüzünden moralim dipteydi, yazı beni ekstra hüzünlendirdi. Hem yıldızlara karışan anne, hem yitip giden anılar, hem gitgide çehresi değişen Antalya. Sabah o fırtınanın içinden geçerek gittik Fizik Tedavi’ye, sokağa çıkmak zorunlu olunca pek keyifli olmuyor 🙂 Şu anda tahmin ettiğin gibi güneş açtı, fırtına nereye kaçtı?
    Yine de Zeldacım, bazı şeyler gitse de yenileri geliyor, yeter ki gün eksilmesin penceremizden, sarıldım say…

Leave a Reply

kategoriler