…my destiny lost in space…
– michelle gurevich
bir şeyler ararken buldum bu kağıdı. yıl 1983-84 falan olmalı, lisedeyim; sürekli kitap okuyorum, fındıkzade’deki güzel sanatlar fakültesinde resim okuma hevesim memleket koşulları nedeniyle rafa kalkmış durumda, gösteri sanat dergisi’nin müdaviyim, cumhuriyet kitap kulübünün ilk üyelerindenim, matematik değil ama fen derslerim oldukça iyi, edebiyat kulübü üyesiyim, şiir dinletilerinde şiir okuyorum, edebiyat kolunda duvar gazetesi çıkarıyoruz, ders çalışmakla aram çok iyi değil, çok parlak olmasam da genel olarak öğretmenlerin sevdiği bir öğrenciyim… milliyet gazetesi’nde, “mesleki ilgi ve yönelim profilini” belirlemek için bir anket yayınlandı; anketi doldurup postaya verdim ve onlar da bana bu raporu ilettiler sonrasında. daha hayatımızda bilgisayarın kendisi değil adı bile yoktu!
sonuçlar böyle gelmesine rağmen, bu yola hiç girmedim… ne olmak istiyorum sorusuna bir yanıtım var mıydı emin değilim, resim okumaktan vazgeçirilmem biraz da yolumu kaybetmeme neden olmuştu sanırım… aşık olduğum “çocuğa” uyup veteriner olmanın ve çok iyi konuşuyorsun, senden iyi avukat olur dolduruşlarına gelip hukuk okumanın eşiğinden döndüm ve kendimi odtü’de biyoloji okurken buldum!
yıllar içinde okuduğum alandan çok uzaklaştım ve bambaşka bir kariyer yaptım. bana önerilen profildeki yönetim ve bilimsel kategorilerine girebilecek bir kariyerdi bu; muhtemelen olabilecek en “uygun” durumdu!
bütün bu ayrıntı neden diyorsunuz değil mi?
mezun olduktan 30 yıl sonra, emekli olup, bir bilimsel dergide türkçe dil editörlüğü yapıyor olunca insan ister istemez şaşırıyor… keşke bu kadar vakit kaybetmeseydim diyor muyum? keşke edebiyatla ilgili bir şeyler olsa diyor muyum? belki… ama bir anlamı da yok sanırım. şu anda bir şekilde dille uğraşıyor olmak hoşuma gidiyor her şekilde; hepsi bu…
bütün bunların üzerine michelle gurevich‘in olağanüstü şarkısını dinlemeli.
forever awkward
diyorum elbette.
Zeldacığım,
Ben de diyordum ki, o tablo gibi tabakların bir sebebi olmalı. Varmış! Ressam olmak isteyen genç kızın içinden çıkıyormuş o yeme de yanında yat görüntülü tabaklar. 🙂
Bizim nesiller genellikle biraz tesadüfle biraz çevrenin yönlendirmesiyle girmiş oldular, üniversitede okudukları bölümlere. Hayatın akışı içinde yine de eğilimlerine, yeteneklerine uygun işler yapabiliyor olmak şanslı olmak bence. 🙂
bak hiç böyle düşünmemiştim sevgili s. 🙂 bazı konularda bir düzen ve estetik takıntım var sanırım. kötü ve dağınık bir masada yemek yemekten hoşlanmyorum, tabağımın mutlaka özenli olması gerekiyor, vs. renklerdeki uyumsuzluklar beni ciddi ciddi rahatsız edebiliyor.
haklısın çoğumuz bilinçli tercih yapmadık sanırım meslek seçerken. ben odtü’de okuyarak kendime alternatif yollar yaratma şansı elde ettim sanırım.