D100 karayolu sabah çok yoğundu ve yol kenarında ve duraklarda sanki bundan önceki haftalara göre daha fazla kişi bekliyordu; “acaba havaya yayılan bu olumlu atmosferden dolayı adı konmayan bir normalleşme sürecine mi girdik” dedim kendi kendime… bir süre twitter’da gezdim, sonrasında, aşağıya bir alıntısını bıraktığım, eser köker‘in bianet’de çıkan evde kalıp yazı yazmak yazısını bir...Read More
bir radyo z dinleyeni için kalktı. çok ama çok üzgünüm… sevgili güneş bana ilk kez 27 haziran 2008’de şöyle seslenmişti: “Selam z., Ben şu an Atiye’nin evinde nekahat dönemini müthiş bir şımarıklıkla yaşayan Güneş’im. Burada radyonuzla tanıştım, çok sevdim. Bir şımarıklık da size yapıp çok eskilerden bir şarkı istiyorum. Uzun süren çabalarıma rağmen ulaşamadığım bir...Read More
beni çok gerdi; bu kadar konuşulup maske bulunamıyor olması bir yana aslında kullanılma biçimini düşündüğümüzde hiç bir işe yaramayacağı, hatta daha kötü olabileceği gerçeği var. üstelik her gün serviste ve iş yerinde ofis dışına çıktığımda kullanmak zorundayım. boğulma hissi yaşıyorum sürekli; berbat bir şey! diğer yanda sürekli maskeli insanlarla karşılaşmak garip bir şey. ne yaşadığımızın,...Read More
bugün birden fazla yayın yapıyorum. önce, sabah olduğu gibi, içinde yaşadığımız sürece dair bir analizden alıntı yapacağım ve sonra şarkılarımızı çalacağım. bir tarım uzmanı olan ve biyoloji alanında da doktorası bulunan çöküşbilimci (kollapsolog) pablo servigne’le, le monde için yapılan söyleşi, haldun bayrı tarafından çevrilerek medyascop’da yayınlanmış. tamamına şurada ulaşabilirsiniz. pablo servigne göre yaşadığımız salgın, “toplumlarımızın...Read More
olaylı sokağa çıkma yasağının ardından yeni bir haftaya başladık. sabah gelirken serviste hafta sonu dinlediğim bir medyascop yayınını tekrar dinledim. artık covid19‘a dair okuma ve izleme etkinliklerim olayın sağlık boyutundan daha çok yarattığı ve yaratacağı değişime dair analizler üzerine. bu yayın ruşen çakır’ın, ABD philadelphia’da yaşayan gazeteci zeynep atikkan ile demokrasi ve özgürlüklerin geleceği üzerine...Read More
evden çıkıp işe gidiyorsanız yaşanılan his biraz arafta kalmak gibi sanırım. olan bitenle bağınız biraz kopuyor ama diğer yanda her şey normalmiş gibi de yaşayamıyorsunuz. içinde olduğum ruh halini tanımlamak çok kolay değil. sanırım evde olduğum dönemde yazdığım gibi rahat bir şekilde buraya yazamama nedenim de bu. hem ben her şeye çok yabancılaştım hem de...Read More
dün ofise döndüm. iki gündür gebze’ye zor ulaşıyoruz ama bizim servisin sürücüsünün telefon görüşmeleri ve hızlı manevraları sayesinde sanırım diğerlerine göre daha erken geliyoruz. kocaman otobüste sadece 7 kişiyiz. maske takmak zor; bende boğulma hissi yaratıyor ama itiraf edeyim evden çıkmak iyi geldi. sabahları giyinip hafif bir makyaj yapmanın benim üzerindeki etkisinin bu kadar büyük...Read More
yarın işe başlıyorum… gebze’de çalıştığım için az önce telefonuma ikametgah belgesi indirdim. her defasında ne tuhaf günlerden geçiyoruz diyorum; her defasında yeniden şaşırarak… dünden bu yana evle uğraştım: temizlik, birazcık ütü ve yıkanan çamaşırların kaldırılması, buzdolabının temizlenmesi gibi işler epey zamanımı aldı. bir de takip ettiğim dizilerin son çıkan bölümlerini izlendim ve yine pek bir şey...Read More
alışmaya başlamıştım ki patron işe çağırdı; pazartesi gününden itibaren çalışmaya başlıyorum… evde de bu durum biraz hayal kırıklığı yarattı elbette hem bu olağanüstü koşullarda her gün 50 km yolu gidip gelecek olmamdan hem de gün içindeki oda servisi ve lokanta hizmetinin sona ereceğinden dolayı 😉 benim de canım sıkıldı ama bir yandan bahara kavuşacakmışım gibi...Read More
bugün onüçüncü gün. işi değil ama çalıştığım kampüsteki ormanı, söğüt ağacının altında oturup kitap okumayı, kızılgerdan kuşlarının sesini, geyikleri ve alakargaları görme ihtimalini özledim. tuhaf bir şekilde sabahın erken saatlerinde kulağımda müzik çalarken sokağa çıkmayı ve yüzüme soğuk havanın çarpmasını da. baharın ağır ağır hayatımıza girişini de gözlemlemeyi hep çok sevdim; bu yıl bunu da ıskalamış olduk…...Read More